1950 seçimlerinden sonra başbakan olan Adnan Menderes, 18 yıl boyunca Türkçe okutulan ezanın aslına göre okunmasını sağlayarak Müslümanların üzerindeki baskıları bir nebze de olsa kaldırmıştı. 1950 yılından sonra Müslümanlar mağaralara sakladıkları, mezarlıklara gömdükleri Kutsal kitabımızı çıkarıp, gözyaşlarını dökerek okumaya ve istifade etmeye başlamışlardı.

Tek parti döneminde yapılan zulüm, sürgün, idam ve yasaklamalar Müslüman halkı silindir gibi ezip geçmişti. 10 yılda tüm milli ve manevi değerlerden nefret edecek bir gençliğin oluşması için tüm değerlerin yok edilmesi gerekiyordu. Tek parti döneminin ve devam eden zihniyetinin fıtratını bozduğu, Anadolu gençliğinin aslına dönmesi belki asırları bulacaktır. Bu baskı ve yıldırmalar sonucunda Müslüman Anadolu halkı, cenazelerini kaldıracak hoca dahi bulamadığı zamanlar yaşadı.

Rahmetli Erbakan Hoca böyle bir dönemin etkilerinin sürdüğü, Müslümanların cahil, yol bilmez, yobaz ve mecnun olarak görüldüğü bir atmosferde 1967'de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) genel sekreteri olarak seçildi. Avrupa'da eğitim görmüş, profesör, yabancı dil bilen, ilk yerli motoru üreten, dünya çapında bilim adamı olarak ün yapmış birisinin TOBB başkanı olması gurur vericiydi ama ortada affedilmeyecek kadar büyük bir kusur vardı.

Erbakan Hoca milli ve manevi değerlere sahip birisiydi. TOBB başkanıyken özel firmalara dağıtılacak döviz miktarını, adil bir şekilde dağıtınca Anadolu'daki küçük sanayi şirketleri büyümeye başladılar. İstanbul çevresindeki büyük sermaye grupları bundan rahatsız olup, Erbakan hocayı çeşitli desiselerle görevinden uzaklaştırdılar.

1969 yılında Konya'dan milletvekili olarak seçilen Erbakan Hoca, çok yoğun çalışma ve azimle İslami duyarlılığı olan kitleleri etrafında toplamayı başardı. Erbakan Hoca'yı zafere götüren, davasını bugünlere getiren onun azmi ve ona inanan, vefakâr, cefakâr Müslüman halktı. Lider ve kitlesi bir bütünün ikiye bölünmüş birer parçasıdır, birbirlerini tamamlarlar. Erbakan Hoca'yı ve onun açtığı siyasi hareketin liderliğini yapanlardan birisi de Rahmetli kibritçi Celal Emmiydi.

1980'li yılların sonlarında aklımda kalan fotoğraf; evde dikildiği aşikâr olan bir bez çantayı omuzuna atmış, sokak sokak dolaşıp elindeki kibritleri satıp, her önüne gelene Millî Görüş davasını anlatan yaşlı bir adam. Celal Emmi, eski bir taş evde eşiyle beraber yaşar, çocukları olmayan bir çiftti. Bembeyaz sakalı ve nurani bir yüze sahip olan Celal Emmi, sattığı kibritlerle rızkını çıkarıp ay sonu olmadan parti aidatını öderdi. Yaşlı haliyle dahi Erbakan Hoca'nın Akdeniz bölgesindeki tüm programlarına katılırdı.

Bugün rahmetli Erbakan Hoca'nın 1969 yılında temelini attığı Millî Görüş okulundan yetişen iktidar partisinin tüm kadroları, başarılarını, makamlarını, sahip oldukları tüm kazanımlarını Celal Emmi gibi vefakâr ve çilekeş insanların çalışmalarına, koşuşturmalarına borçludurlar. Tokat ilimizin başörtülü valisi de devlet hastanesinde başörtülü görev yapan doktor da yolda kimlik kontrolü yapan başörtülü polis de falan ilin belediye başkanı da bu kazanımlarını ve özgürlüklerini Celal Emmiye borçlulardır.

Son yıllarda millet olarak çok zor ve ağır badireler atlatıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi, koronavirüs, seller, deprem, küresel ısınma, ekonomik krizler ve kuraklık gibi birçok musibet yaşadık. Her musibetten sonra bir düşünme, toparlanma, muhasebe yapamadığımızdan bir türlü rahata kavuşamıyoruz.

Ülke gençliği sınırları olmayan ve her türlü etik değerden uzak bir yaşam istiyor. Yerel yönetimlerimiz bozulan fıtratı düzeltip tüm gençliği saran bu ateşi söndürmek yerine, büyük paralar harcayarak, her türlü kötülüğün yayılmasında baş aktör olan sözde sanatçılarla bu yangını daha da körüklüyor.

Peki ya Celal Emmi, iktidar belediyelerinin LGBT savunucusu sözde sanatçılarla festival adı altında, her türlü rezilliğin yaşandığı, inanç ve değerlerimizle bağdaşmayan organizasyonları yapanları mahşer meydanında görse tavrı nasıl olur dersiniz?

 

Ebubekir Atasoy