Türkiye’de Aile ve Yalnızlık Araştırmasının 2022 sonuçlarına göre hem gençlerde hem de kadınlarda yalnızlık hissi ikiye katlandı.

Yalnızlaşıyoruz, fikri ve fiziki olarak beliren yalnızlığın hem bireyler hem de toplum üzerindeki olumsuz etkilerine şahit oluyoruz.

Aile ve yalnızlık... Varsa bir aileniz neden kendinizi yalnız hissedeceksiniz ki? İletişiminiz varsa, bağlarınız kuvvetli ise sevgi ve muhabbetiniz varsa hangi sebepten dolayı kendinizi mutsuz hissedeceksiniz?

Ama yok, aile içi iletişimi yok ettiler, sevgi ve muhabbeti öldürdüler, daha doğrusu aile kurumunu bitirmeye yönelik bir çaba içerisine girdiler. Sonra da kadınlar ve gençler neden mutsuz, mutsuzluk oranları niçin iki katına çıktı diyorlar.

Bu ne yaman çelişki! Hani çıkarılan yasalar aileyi de kadını da çocuğu da koruyacaktı? Koruyamadı, koruyamaz da.

Çünkü değer yargılarımızla tamamen zıt yasalar bunlar. Ortada kadını mutlu edecek, bir sebep bırakmadınız ki! En sevdiklerini, mutluluk kaynaklarını ellerinden aldınız, en sevdiklerini rakibi gibi gösterdiniz.

Sürekli bir cebelleşme, sürekli bilenme, sürekli yaşadığı hayatta bir art niyet arama... Kadın nasıl mutlu olsun ki?

Ya gençler, onlara ne demeli?

Dijital ortamda, sanal âleme hapsolan gençler.

Sosyal hayattan ve gerçeklikten uzak gençler.

Sanal âlemde kendilerine hayalî bir dünya kurmuş gençler.

İstatistiklere göre gençlerimiz her gün toplumdan soyutlanıyor.

Gençlerimizi, hatta toplumumuzu her gün biraz daha yalnızlığa iten, sosyal hayattan koparan, akıl ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen sebeplerin başında Avrupai yaşam tarzı geliyor.

Aile ve akraba ilişkilerinde çözülmeler ve sosyal medyada çokça vakit geçirmek de mutsuzluk ve yalnızlık hissine sebep oluyor.

Modern dünyaya ayak uydurmaya çalışan bireyler farkında olmadan özünden koparılıyor, benliğini, kendini, değerlerini, sevdiklerini, ailesini en büyük hazinesini kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor.

Manevî değerlerin aşınması ile sanal gerçeklere inanmaya başlayan bireyler yalnız, mutsuz ve yarın ne olacak kaygısı yaşıyorlar.

Gelecek kaygısı, materyalist yaşam şekli, dijital ortamlar hayatın bütün evrelerine sirayet etmiş. Bunun sonucunda da kalabalıklar içinde yalnızlıkları yaşayan, hayata karamsar bakan, kaygılı, manevi buhran yaşayan, geleceğe yönelik umutlarını yitirmiş, ne yapacağını bilmeden sağa sola savrulan bir gençlik var karşımızda.

Türlü oyunlarla değerlerinden yoksun bırakılan değerleri ile tamamen zıt içeriklerin kucağına bırakıldı gençlik.

Bu noktada oto kontrolünü yitiren bireyler bilinçsizce yönetilen, yönlendirilen ve nihayetinde ailesinden ve toplumdan koparılan geleceğimiz, gençlerimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldı.

O tehlikenin girdabına girmiş gençliği kendini gerçekleştirme adı altında z kuşağı adı verilerek, alfabenin harflerine sıkıştırdılar. Alfabenin harflerine sıkıştırılmış, maneviyattan uzak, psikolojik sorunlar yaşayan, kendini yoksun hisseden, çaresiz, sessiz ve yalnızlık hissine kapılmış asosyal bir gençlik.

İlişki ağları, sosyal medyanın bilinçsizce ve yoğun bir şekilde kullanılması ve tüm bunların sonucunda yalnızlaşmak...

Sosyal medyanın değerlerimizle zıt paylaşımları ile beslenen ve bunlara kendini kaptıran gençliğin yaşamış olduğu acı tablo karşımızda duruyor.

Toplumumuzun gerçeklerinden hızla uzaklaşıp çok farklı zeminlere doğru kayıyoruz. Bu da bizleri mutsuz, kaygılı, sorumsuz, stresli, saldırgan duruma getiriyor.

Bu durumdan kurtulmanın çaresi yok mu? Elbette var.

İlk önce anne-babalar cep telefonlarını ve televizyonun kumandasını bir kenara bırakarak, kendilerine ve çocuklarına zaman ayırmalı, muhabbet ve sıcak bir aile ortamı oluşturmalıdırlar. Sonra ebeveynler çocuklarını sosyal medyanın kirli hafızasına hapsetmemelidir.

Kendini yalnız hissetme meselesinde tüm kalbi duygularımla şu kanaat bende oluştu: Bireyler sahip oldukları zenginliğin farkına varsalar yalnızlık duygusundan kurtulurlar.

O değerler ki çağlar boyunca insanları bir arada tutmuş, sevgi ve şefkatin membaı, zorluklara birlikte göğüs germiş, yaralarını birlikte sarabilmiş, her türlü kasırgaya, fırtınaya karşı koruyup kollayan, sarıp sarmalayan sığınak aile...

Bu kadar güçlü, her türlü hastalığa ve dertlere şifa kaynağı olan ailelerimizle muhabbet etmek varken, ailemizi, kadınlarımızı ve gençlerimizi sosyal medyanın çıkmaz sokaklarına hapsetmeyelim.

SEMA YARAR