Memleketimizde yaşanan bu deprem ayeti, en sağır kulakların duyacağı bir ses ve en paslı yürekleri yakan bir dehşet ile gerçekleşti.

Şüphesiz zayıf olan insan bu musibet çok mu çok ağır geldi. Elindeki değerler de bir bir yıkılınca, kalbi kırıldı. Umutları dağıldı. Diz bağları çözüldü. Bir anda kendisini çaresiz bir halde gördü. Yıkılmaz sandığı dünyası enkaza döndü. Ama şükür ki, bu toplumda dağ gibi duran insanlar da hemen devreye giriverdi. Onların hayat için, insanlık için, bir anlamları vardır. Ne dünyanın şarabı ile sarhoş olurlar ne de dünyalığın verdiği acı ile yere yıkılırlar. Onların manaları, acıların ve ya felaketlerin mateminde ezilmek değildir. Belki de herkesin acıdan, şaşkınlıktan ne yapacağını bilmediği, kaçıştığı bir anda, sığınmaya muhtaçlara rahmet ve sükûnet saraylarının kapılarına anahtar olurlar. Onları gören kalbi kırık, yarası derin musibet zedeler, sabrın ve metanetin sükûnet sarayında hasret kaldıkları nefesi göreceklerdir.

Deprem bize dikkat çekti!

“(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur keşke bunu bilselerdi” (Ankebut 64)

 Oyun ve eğlence bitti. Yaşayanlar görenler bunun acısını iliklerine kadar tadarak anladı. Deprem gösterdi ki değerli olan mal mülk değil, eldeki oyuncaklalar değil,  belki de yaratılmışların eşrefi olan insandır. Çünkü darmadağın ve enkaz yığınına dönen o mal mülkü kimse sormadı. Kimse mala mülke acımadı. Bütün benliği ile gözlerin arayışında bir insan vardı. Gözler bir nefes insan bulamayınca, bir cenaze araya durdu. Yaşayarak anlaşıldı ki, insan cenazesi bile, daha önce insanın benliğine esaret zincirleri vuran ve tapar gibi korunan mal mülkten çok daha değerlidir.

Deprem bize dikkat çekti!

Deprem ayeti toplumun içindeki ötekileştirme hastalığını, kırgınlığı sil süpür etti. Değerler sahiplerini buldu. İnsanlar birbirlerine koştu. İnsanlar birbirine muhtaç olarak kenetlendi. Kaçtıkları korkudan sığınacakları yeri bilerek, Allahu Ekber sedası ile aynı kapıya yöneldi. Kimsenin mezhebi meşrebi sorulmadı. Çünkü insanın insanlık ayarlarında önemli olan insandır.

Deprem bize dikkat çekti!

Vahiyden gelen nasihatleri hatırlattı. Zaman kaybetmeden insanlığa yakışır yapabileceklerimize teşvik etti. Bizi zahmetin içindeki rahmet kapılarını bulmaya ve o kapıları açmaya zorladı.  Birbirinize karşı yumuşak ve affedici davranın, dedi. Günah ve ihmallerinizden dönmüş bir hal ile istişare ile zamanı kaybetmeden yolunuza devam edin. Çünkü şimdi ki saniye bir saniye sonra bir daha geri dönmeyecek şekilde kayıp gidecektir, dedi.

 Deprem bize dikkat çekti!

“Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.” (İnşirah)

Mutlaka ama mutlaka bir rahmet ve kolaylık kapısı zahmetin içinde vardır. Onu arayın, bulduğunuzda ihmale ve zamana bırakmadan sığınmaya açın. Sonra pişman olsanız, kaçırdığınız zamanı bulamazsınız.

Deprem bize dikkat çekti!

“Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (ali imran)

Onlara yumuşak davranın. Kalplerini onarın, kazanın. Onlara değer verin ve onlar ile istişare edin. Azade olun ve zaman kaybetmeden yolunuza hata ve ihmallerinizden arınarak devam edin.

Ömrünüzün kalan kısmında, elinizdeki dallar kırılacak kadar çürük olmasın.

Muhammed Şakir Direkçi