Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 'Küresel Trendler Raporu'na göre, savaşlardan, şiddetten ve zulümlerden kaçan insanların sayısı 82 milyonu geçiyor.

Onlar bu dünyanın garibanları, mazlumları,

Onlar acımasız savaşın kurbanları,

Onlar bu ümmetin sahipsiz yetimleri, öksüzleri…

Gözlerini toprak doldurasıcalar rahat verseydi, evlerinden olur muydu mazlumlar?

Dünya hırsından sömürü düzenini inşa eden kan emiciler topraklarını işgal etmeselerdi, hayallerinden edilir miydi garibanlar?

Halbuki bir ümit ile terk etmişlerdi ülkelerini,

Bir nebze derman bulmak için göç etmişlerdi.

Bir nebze huzur için göze almışlardı o tel örgüleri ama hayalleri takılmıştı o tel örgülere,

Bir avuç sevgi için yığılmışlardı o botlara ama korsanların! hain kurşunlarına hedef olmuşlardı…

Sahi, mülteci olmayı kim ister?

Çocukluğunu yaşayamayan masumlara sorun!

Çocukları gözleri önünde bombalanarak paramparça olan annelere sorun!

Minicik yavrusunun cesedini moloz yığınlarının arasından çıkaran babalara sorun!

Daha evlenemeden düğün hayallerine füzelerin isabet ettiği kızlara sorun!

Torunlarını toplu mezarlarda bırakmak zorunda kalan dedelere sorun!

Anne, babası öldürülen, hiçbir dayanağı olmayan engelli mültecilere sorun… :(

İsimlerinin pek önemi yok, aynı kaderi paylaşmaları, aynı mağduriyetleri yaşamaları söz konusu. Suriye, Irak, Yemen, Afganistan, Filistin, Bangladeş, Doğu Türkistan ve diğer İslam Coğrafyasından göç etmiş muhacir kardeşlerimizin yaşadığı zulümler ve bu zulümden meydana gelen mağduriyetleri konuşmak gerek.

İslam Coğrafyasında yıllardır devam eden savaş, zulüm ve katliamlar tam bir insanlık dramına dönüştü. Bu coğrafyada yaşayan insanlar farklı ülkelere hicret ederek bir nebze acılarını dindirmeyi amaçlıyorlar ama kimi ülkelerde zulüm ile ırkçılık ile ölüme itilme ile karşılaşıyorlar. Bunun yansımalarını her gün görüyoruz, duyuyoruz.

Bu ırkçılık ve zulümlerin sadece -sözüm ona medeni- Avrupa ülkelerinde değil maalesef ki yüzde 99’u Müslüman bir ülke olan Türkiye’de de tırmanarak devam ettiğini görüyoruz. Yabancı düşmanlığını körükleyerek iç karışıklık çıkaran kimi yerli işbirlikçiler, küresel emperyalizmin sömürü ve işgal stratejilerine çanak tutuyor. Ne kadar basiretsiz yöneticiler olduğunu anlamak hiç de zor değil.

Mültecileri ötekileştirmek, ırkçı saldırıların hedefi haline getirmek, can ve mallarına kast ederek kaos oluşturmaya tevessül etmek, tam anlamıyla bir insanlık suçudur. Hükümet; Ümit Özdağ, Tanju Özcan gibi kişiler başta olmak ırkçılığı körükleyen tüm çete, grup, oluşum ve yapıların seslerini kesmeli, cezai müeyyide uygulamalıdır.

RAMAZAN CASUK