Yazımıza “Taşın Oğlu” anlamına gelen İbn-i Hacer lakabıyla meşhur büyük İslam âliminin hikâyesiyle başlayalım:
İbn-i Hacer, babasını küçük yaşta kaybedince annesinden izin alarak okumak maksadıyla medreseye gitmiş. Medresede bulunduğu süreçte okutulan derslerin zor olduğunu düşünmüş ve bu okuma işini bırakmaya karar vermiş. Parası olmadığı için günlerce yürüyerek evine varmaya çalışmış. Bir ara dinlenmek için bir mağaraya girmiş ve yorgunluktan uyuyakalmış. Bir süre sonra “şıp şıp şıp” sesleriyle uyanmış. Mağaranın tavanından sızan suyun taşların üstüne damladığını fark etmiş. Yumuşacık su damlalarının sert taşı oyduğunu, oluşan oyukta suyun biriktiğini ve birikintideki suya düşen damlaların “şıp şıp şıp” diye ses çıkardığını anlamış.
İbn-i Hacer, derin düşüncelere dalmış: Su damlacıkları ne kadar yumuşak. Taş ne kadar sert. Taşı delen damlaların sertliği değil, sürekliliğidir. Benim kafam bu taştan daha sert değil ya, ilim denen şey de sudan daha yumuşak olamaz. Sabırla çalışırsam derslerimi başarabilirim.” demiş ve medreseye geri dönmüş. Azim ve gayretle derslerine sarılarak ve elbette ümidini diri tutarak medrese tahsilini tamamlamış…
İnsanın içinde bulunduğu durum, çevresine sirayet eder. Çevrede gelişen olay ve durumlar da insanı etkiler. O yüzden insanla kâinat arasında bir bağ bulunduğu söylenir. Ancak çoğu zaman insan, kâinattan ve tabiattan daha etkindir. Dolayısıyla çevre, insana göre daha edilgendir.
Tabiatta aynı günde iki mevsim yaşanabilir. Bir yaz gününde dağın zirvesine beyaz karlar dökülürken aynı günde tepelerden ovalara kadar yeşillikler uzanabilir. İnsanevladı da aynı vakitte iki duygu hissedebilir. İnsan da aynı dakikada iki hal üzere olabilir.
Bir sevinç haberiyle yüzünüze tebessüm konduğu bir anda, aklınıza gelen acı bir anıyla efkâr basabiliyor. Ya da derdinizle perişan olduğunuz bir anda, yüreğinize bir serinlik ve sükûnet sunulabiliyor.
Yeter ki ümitsiz ve gayretsiz olmayın! Ummadığınız bir vakitte ve hayal bile edemediğiniz bir âlemde sizin için neler takdir edilir neler! Ümit; geleceğe dair olumlu ve güzel şeylerin meydana gelme ihtimaline dayanarak iyimser ruh halinde olabilmektir. Bunun bir adım ötesi daha vardır: Hiç umulmadık bir anda, şahsi iradenin yetersiz kaldığı bir durumda ve kendi çabamızın dışında iyi şeylerin gerçekleşebileceğini düşünebilmek ve hissedebilmektir.
Umut, hayat yolculuğunuzda yanınızda taşımanız gereken en kıymetli hazinelerden biridir.
Ne olursa olsun, hangi duygu sokağında ve hangi fikrin girdabında bulunursanız bulunun, ümidinizi yitirmeyin. Etrafınızdaki kötümserlerin sözlerinden ve hareketlerinden kendinizi duygusal ve sosyal olarak izole edebilmenin yolu, içinizdeki iyimser ve umutlu kişiye yatırım yapmaktan geçer. Sürekli içinizdeki bu kişiyle barışık olun.
Etrafınızda yüzlerce endişeli ve karamsar tipler var; çoğu yaşama kaygısı taşıyor. Siz ümitvar olmaya çabalayın; umudu aşılayanlardan olursunuz.
Etrafınızda yüzlerce onursuz ve kişiliksiz tipler var; çoğu birilerinin kuyruğunu taşıyor. Siz ilkeli olmaya çabalayın; “değer”li yaşayanlardan olursunuz.
Etrafınızda yüzlerce çağdaş ve modern tipler var; çoğu başkasının gündemini taşıyor. Siz çağlar-üstü olmaya çabalayın; günceli aşanlardan olursunuz.
Etrafınızda yüzlerce vagon var; çoğu kömür taşıyor. Siz lokomotif olmaya çabalayın; beyin taşıyanlardan olursunuz.
DR. EŞREF NAS