Geçirdiği koronadan dolayı, yokuşta nefes nefese kalmışken birden küçük kızın şu sözleriyle kendine gelip, derin bir iç çekti.

"Biliyor musun Anne! Bu yol insan hayatına benziyor. Yolun başı düz kolay, doğumla gençlik arasındaki zamanı temsil ediyor. Yolun ortaları biraz yokuş zahmetli bu da  bize gençlik ile ihtiyarlık arasındaki zamanı hatırlatıyor. Tam zirveye geldik ve çok kısa bir sure sonra yokuş aşağı hızlıca yolun sonuna geldik. İşte bu da bize ihtiyarlıkla ölüm arasındaki kısa süreyi hatırlatıyor."

Bu ibret dolu sözler Anneyi derinden etkilemiş onu derin bir tefekküre sevk etmişti.

"Öyle evladım! Sen hayatı kısa ve öz bir şekilde çok güzel tasvir ettin."

Keşke tüm insanlar bunu idrak edebilseydi. Keşke geçici zevkler uğruna baki olan güzellikleri feda etmeselerdi. Bu fehm ve ferasetini hepimize verseydi.

Evet kardeşler! Demek ilim yaşta değil baştadır. Bunu söyleyen henüz 12 yaşında küçük bir kız çocuğu fakat Rabbim şimdiden ona böyle güzel bir feraset bahşeylemiş.

Şöyle bir özeleştiri yapacak olsak, acaba kaçımız olayları hikmet gözüyle irdeleyebiliyoruz? Yoksa günahlardan kalplerimiz kararıp, hikmet pencereleri bizlere kapılarını kapadı mı?

Bu nedenle mi hastalıklar, ölümler, dünya girdabında kaybolan benliğimizi,  özümüze getiremedi. Oysa Allah'ın dışındaki tüm yollar, kapılar, ameller bizi bizden koparıp fıtrattan fersah fersah uzaklaştırır. Bize emanet olarak verilen bu tertemiz fıtratımızı kirletmeden asıl sahibi olan Rabbimize teslim etmemiz gerekmez mi?

Henüz vaktimiz varken, Rabbe doğru giden yolda koşmalı koşturmalıyız, günahlardan kirlenen ruhlarımızı tevbe sabunuyla temizleyip, gözyaşlarıyla aklamalıyız. Gün geçmiyor ki, sevdiklerimizi fani alemden baki aleme uğurlamayalım, uğurlarken yüreğimizin derinliklerinde tarifi imkansız bir hüzün ve keder başlar, fakat onu toprağın bağrına emanet ettikten sonra yine bizim dünya telaşımız başlar. Oysa "Nasihat istersen ölüm yeter" demişti Aziz Peygamber (sav). Bu nasihat bizi önce nasuh bir tevbeye götürmeli...

Zira gelirken bu dünyaya yıkandık, giderken de, aklanıp paklanmalıyız günah kirlerinden...

Tertemiz gitmeliyiz Rabbin huzuruna...

Alnımız ak, yüzümüz pak, arkamız pek gitmeliyiz...

Evet kardeşler giderken ardından hayırla yad edilmek ne büyük bir şeref, ne büyük bir nimettir.

Öyleyse istiyorsak hayırla yad edilmek, Allah için koşalım, ta ki Rabbim bizden razı olana dek...

Varsa Kalbini kırdığımız, onurunu incittiğimiz, haklarına girdiğimiz kardeşlerden helallik dileyelim. Zira ölüm etrafta kol geziyor, bugün gördüğümüz kardeşlerimizi bir saat sonra göremeyebiliriz. Bu nedenle sevdiklerimizin kıymetini bilelim, hatta alıp verdiğimiz nefeslerin kıymetini bilelim, zira aldığımız her nefes son nefes olabilir. Son nefeste keşke deyip, son pişmanlık yaşamadan bize emanet olarak verilen şu ömür tarlamıza salih ve ihlaslı ameller ekelim ki, karşımıza cennet olarak çıksın inşaallah...

Zira dünya ahiretin tarlasıdır. Ne ekersen onu biçersin, ektiğimiz tohumlar sevgi ve muhabbetle ekilirse, bunun sonucunda sevgi ve muhabbetin menbaı olan Cemalullaha kavuşmak vardır biizniAllah...

Evet kardeşler! Dünya fani, ölüm ani. İşte o davetsiz ve ani ölüm gelmeden evvel, gönül şehrimizdeki bütün kapıları Muhabbetullaha açmalı, O'na (C.C) doğru koşmalı, O'nu (C.C) dert edinmeli ve O'nu (C.C) razı etmeye çaba sarf etmeliyiz.

Duamızın sonu Alemlerin Rabbine hamd etmektir. Bu vesileyle ölüm Hakikatini bir kez daha bize hatırlatan, kıymetli Amcama Allah'tan Rahmet dilerken, bu süreçte bizleri yanlız bırakmayan tüm kardeşlerimizden Rabbim ebeden ve daimen razı olsun İnşaAllah. Vesselam

ESMA AKBALIK