ÖMER ARSLAN/DOĞRUHABER

Mevlana’nın Mesnevi’sinde karanlık odadaki bir filin hikâyesinden bahsedilir. Hikâyeye göre:

Hintliler halka göstermek üzere bir fil getirip karanlık bir ahıra koydular. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O, göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde, file ellerini sürmeye başladılar.

Birisi eline hortumunu geçirdi, "Fil bir oluğa benziyor" dedi. Başka birinin eline kulağı geçti, "Fil bir yelpazeye benziyor" dedi. Bir başkasının eline ayağı geçmişti, dedi ki: "Fil bir direğe benziyor." Bir başkası da sırtını ellemişti, "Fil bir taht gibidir" dedi. Herkes, neresi eline geldiyse, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu.

Ama aslında fil, hiçbirinin dediğine benzemiyor. Fil yapılan tahminlerin çok ötesinde, yapılan tahminlerden çok daha mükemmel bir canlıdır.

Bu hikâyeyi, günümüz insanının ve hatta bir kısım Müslümanların İslam’a bakış açısına, İslam hakkındaki zanlarına benzetiyorum. Zira İslam, İslam’ın öğretileri, hedefleri, ön gördüğü insan ve toplum modeli; ekonomik, siyasi, toplumsal konulara yaklaşım biçimi tam anlaşılmıyor.

Bu anlaşılmazlık, İslam’ın bir eksikliği veya kusuru değildir. Bu anlaşılmazlığın sebebi, doğan güneşe rağmen gözünü güneşe kapayarak, kendini karanlığa gömen bizlerin eksikliğinden kaynaklanıyor. Aslında İslam ve onun insana, hayata dair öğretileri topyekûn veya büyük bir kısmı toplumun içinden çekip alındığı için karanlığa gömüldük.

İslam’ın nuru toplumdan uzaklaştırılmaya çalışıldı ve o nurdan sızan nur huzmeleriyle yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Yani İslam bir toplumu ayakta tutan iskelet ise, o toplumun bünyesi yani et kemikten sıyırıldı ve nihayetinde toplum yani Müslümanlar bir yığın olarak ortada kaldılar.

Bugün İslam’ın hükümferma olmadığı bir toplumda İslam’ı, güzelliklerini; öngördüğü insan, toplum, ekonomi, siyaset ve hayat modelini anlamaya çalışıyoruz. İslam’ın hükümferma olmadığı bir toplumda İslam gerçek manada anlaşılamaz, İslam’ın güzellikleri ortaya çıkamaz tam anlamıyla.

Misal İslami bir ekonomik sistemin olmadığı bir yerde, faizsiz ekonomi veya zekât tam anlamıyla anlaşılamaz. Yine İslam’ın değerleri üzerinde inşa edilmeyen bir toplumda, İslam’ın kadınlar, çocuklar, engelliler, hayvanlar vb. konusunda söyledikleri tam anlamıyla anlaşılamaz. Taşlar yerine oturmaz.

Yine İslami hassasiyetler üzerine inşa edilmemiş bir toplumda, İslam’ın “Kızım Fatıma da olsa cezasını uygularım.” ilkesi anlaşılamaz. Böyle bir toplumda siyaset rant içindir, adalet terazisinin bir kefesi sürekli aşağıdadır, zenginin eli fakirin cebindedir, değerler ise kullanılmak içindir, toplum da ifsat içindedir.

İşte böyle bir toplumda İslam gerçek manada anlaşılamayacağı gibi, böyle bir toplumdan, böyle bir devrandan sağlıklı, öz hakiki Müslüman da çıkmaz. Böyle bir toplumda Müslüman camide mücahittir, dışarıda ise müteahhittir.

İşte dindarlar üzerinden dine, Müslümanlar üzerinden İslam’a bilerek veya bilmeyerek eleştiri oklarını yöneltenler bunu anlamak istemiyorlar. Eğer biz İslam’ın güzelliklerini görmek istiyorsak, o Kur’an azimüşşanda bahsedilen Müslümanları bulmak istiyorsak Yesrib’lerimizi Medine’ye çevirmeliyiz.

Çünkü İslam kâmil manada kendini Medine’de gösterir, Mekke’de değil. Evet, İslam’ı ve Müslümanları anlamak isteyen Medine’ye baksın. Mekke düzeni üzerinden Müslümanları yargılamasın. Vesselam…