Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla...
"De ki, benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir."(Enam 162)
Evet, her dem zikretmeli, yenilemeliyiz bu kutsal ahdimizi. Rahman Resulüne bildirmiş, Resul ise bize...
Öyleyse biz de önce özümüze ilmek ilmek dokuyacağız, sonra tüm insanlığa ilan edeceğiz bu yüce mesajı.
Benim namazım yani benim Allah ile olan diyaloğum, benim Allah’tan mesaj alıp, Allah'a tekmil vermem anlamına gelen namazım, benim bedensel ve bireysel hayatıma Allah'ın karıştığını ortaya koymam, bunu onaylamam anlamına gelen namazım Allah içindir.
Öyleyse öyle bir namaz kılalım ki, özü iman, mayası ihlas olsun, gerçekten Allah için olsun. Öyle bir namaz kılalım ki, o namaz bizi Rahman’a götüren bir Burak olsun. Öyle bir huşu ile kılalım ki, o namaz ruhumuzun miracı olsun. Öyle bir salat ki, günahlarımıza kefaret, kararmış yüreklerimize nur ve sürur olsun. Öyle bir namaz kılalım ki, o namazda Rabbimizle yaptığımız ahitlerle hayatımız özdeş olsun. Namazımız ile beraber hayatımız özleşsin. Böylece hayatımız hep Allah için olsun.
Yaşarken hep namazdaki hal üzere olalım. Namazdayken dünya ve içindekileri arkaya atıp bedenlerimiz ile beraber ruhumuzla Allah'ın huzurunda olalım ki, namaz bizim miracımız olsun.
Hakeza, mümin hamdını ve hayatını Allah'a ait kılan kişidir. Namazımız, ibadetlerimiz ve tüm hayatımız Allah için olmalı. Zira ibadetin dışında hayatımızda bir tek saniyemiz dahi olmamalı. Tüm hayatımız kulluk olmalı. Allah için yaşayan kendini ve sahip olduğu her şeyini Rabbine adayan bir Müslüman bir an dahi kulluğun çizgisinden ayrılmaz. Zira dünya hayatımız, ahiret hayatımız, ferdi ve toplumsal hayatımız, aile hayatımız, iş hayatımız, siyasal hayatımız, hukuksal hayatımız hepsi Allah'a aittir, O'na ait olmalı da.
Hakeza biz hayatı Allah için yaşarız. Çünkü bu hayatın tek sahibi Hayy olan Rahman’dır. Bizi yaşatan ve yaratan bu hayatı bize lütfeden O'dur. Bize bahşedilen bedenlerimiz, varlığımız, hayatımız, hatta nefeslerimiz bize ait değildir. Tüm bu güzellikler o'nundur. Mademki, her şey O'na aittir, öyleyse tüm bunları kullukta kullanmak zorundayız. Bize emanet olarak verilen tüm bu güzellikleri, bize verenin yolunda kullanmak durumundayız.
Yine bizim orucumuz, kurbanımız ve diğer itaatlerimizin, tümünde ibadet hali bilincinde olduğumuz hayatımız Allah içindir, O'nun için olmalı. Tüm hayatımız Rabbimizin belirlediği tüm kulluklarımız Allah içindir. Çünkü biz O'na aitiz. Hayatımız ve mematımız onun için olmalı. Allah için yaşamalı ve yine onun razı olduğu çizgide can vermeliyiz Rabbi Rahman’a. Kurbanımız da, onun için olmalı. Önce içimizdeki, en kıymetli İsmaillerimizi yürekten kopup gelen bir ihlas ile feda etmeliyiz İbrahimce...
Zira en kıymetli İsmaillerini feda edemeyenler, koçları, kurban etmesini bilmezler.
"Sizin ne etleriniz ne de, kanlarınız Allah'a ulaşmaz. Ancak sizin niyetiniz O'na ulaşır."
Öyleyse tüm kurbanlarımızda, niyetlerimizi halis kılalım ki, kurtuluşa erebilelim. İnfaklarımızda, Allah için davet ve tebliğimizde vs. tüm çalışmalarımızda niyetimiz, kurbanlarımız, yalnızca rıza-i ilahi için olsun ki, adaklarımız kabulü, makbul olsun.
Ne zaman ki, hayatımız, ölümümüz, kurbanımız gerçekten Allah için oldu ise, işte o zaman kurtuluşa erenlerden oluruz inşallah.
Zira öyle buyuruyor tevhit öğretmenimiz; "Sizler nasıl yaşarsanız, öyle ölür, nasıl ölürseniz, öyle haşr olunursunuz."( Buhari)
Öyleyse gelin kardeşlerim! Hayatımızda, hayalimizde ve niyetimizde, Allah namına olmayan tüm kirlerden Furkan'ın nuruyla arınıp paklanalım. Sahibi olduğunu zannettiğimiz, tüm varlığımızı Rahman’a armağan edelim. Bu güzel ayet ile hep beraber ant içelim
"Deki benim salatım, ubudiyetim, hayatım ve mematım, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir."
Esma Akbalık (Konuk Yazar)