Hepimiz merhamete muhtacız. Kimimiz merhamet görmeye muhtaç iken kimimiz de merhamet etmeye ihtiyaç duyar. Bilinçli bir şekilde çevremize baktığımızda yardıma ve ilgiye ihtiyacı olan birçok insanı fark edebiliriz. Bu farkındalığın gerçekleşmesiyle birlikte merhametli eylemlerde bulunmaya başlayabiliriz.
Okul rehberlik servisi tarafından öğrencilerle yapılan görüşmeler sonucunda bazı öğrencilerin maddi durumlarının iyi olmadığı ve sosyo-ekonomik düzeylerinin düşük olduğu tespit edilince biz öğretmenlere de merhametli eylemlere başlamak düşmüştü. Bunun için öğretmenler odasında “Dezavantaj konumda olan öğrencilerimiz için ne yapabiliriz?” diye düşünürken öğretmen arkadaşlardan biri gıda kolisi hazırlayıp tespit ettiğimiz ailelere ulaştırabiliriz, dedi. Bu fikir üzerine ramazan paketi adı altında gıda kolileri hazırlamaya başladık ve okul paydosuyla birlikte bu paketleri ailelere ulaştırmaya başladık.
Şehir merkezinden 30 km uzaktaki köyden taşımayla gelen bir öğrencimiz vardı. Bir gün, gıda kolisi ulaştırmak için yolumuz bu köye düştü. Diyarbakır merkezden çıkıp Şanlıurfa yolu boyunca ilerleyip navigasyon aracılığıyla köye ulaşıyoruz. Tabelada köyün ismini gördükten sonra defterimizdeki numarayı çeviriyoruz. Bize tarif edildiği şekilde köye giriş yapıyoruz. Sağlı sollu iki katlı evlerin arasından ilerliyoruz. Alt katları ahır olarak kullanılan evlerden bizi gözetleyen insanların bakışları altında çamurlu sokaklara giriyoruz. Sokak aralarında birkaç inekle karşılaşıyoruz, köpeklerin havlamasıyla yabancı olduğumuzu anlıyoruz. Az ilerdeki tandırdan sıcak ekmek kokusu oruçlu midemizin başını döndürüyor. Tezekli sokağın başında durup biraz önceki numarayı çeviriyoruz. Hedefimize vardığımızı anlıyoruz. Merdivende bekleyen öğrencimiz sevinç içerisinde “Hocam hoş geldiniz.” diyor ve eliyle annesini işaret ediyor. Şalvarlı teyzemiz ahırdan çıkıp bizi hoş geldin’le karşılıyor. Teyzenin kendini Türkçe ifade etmede rahat olamadığını görünce biz de Kürtçe konuşmaya başlıyoruz ve öğrencinin hikâyesini anlamaya çalışıyoruz.
On çocuklu bir aileyle tanışmış oluyoruz. Baba iş olmadığı/bulamadığı için, özellikle de koronavirüs nedeniyle, çalışmıyor. Evin geçimi kıt kanaat da olsa teyzenin emeğiyle gerçekleşiyor. Birkaç hayvan besleyen teyze, elde ettiği yoğurdu, sütü satarak aileye kazanç sağlamaya gayret ediyor. Bir evli kızı dışında hepsi bekâr olan çocukların da köy koşullarında çalışabileceği bir iş bulunmamaktadır. Büyük çocuklardan sadece biri erkektir; geleneksel olarak çalışması gereken kişi konumunda olan bu erkek çocuk (22) da kalp hastası olduğu için herhangi bir işte çalışamıyor. Evin küçük çocukları etrafımızda oynuyorlar, arabanın aynasından bakıp bakıp gülüyorlar. Kendi aralarında şakalaşıp ablalarını ziyaret eden öğretmenlerden çekindikleri için uzaktan gülüp gülüp el sallıyorlar. Ailenin halini gördükten sonra bagajdaki gıda kolisini hatırlıyoruz. Evin durumuna bakınca bir kolinin yetersizliğini anlıyoruz. Utana sıkıla biraz mahcubiyetle koliyi çıkarıp merdivene bırakıyoruz. Küçük çocuklar hemen açmaya çalışıyorlar. Teyze çocukları uyarırken biz onlardan müsaade isteyip ayrılıyoruz. Uzaktan dönüp köye ve evlere bir daha bakıyoruz. Düşünceler arasında tekrar yola düşüyoruz ve içimizden bir sesle irkiliyoruz: Hepimiz maddiyatla imtihan oluyoruz.
Ruminasyon yaşıyoruz: Hepimiz, maddiyatla imtihan oluyoruz. Hepimiz, maddiyatla imtihan oluyoruz. Hepimiz, maddiyatla imtihan oluyoruz… Kimimiz, sahip olamadıklarını dert ettiği için imtihan oluyor. Kimimiz, sahip olduklarını yeterli görmediği ve şükür etmediği için imtihan oluyor. Kimimiz, sahip olduklarını yardıma muhtaç insanlarla paylaşmadığı için imtihan oluyor. Kimimiz, sahip olduklarını paylaşırken gurur ve gösteriş bataklığına saplandığı için imtihan oluyor. Kimimiz, sahip olduklarını paylaşırken beklentiye girdiği için imtihan oluyor. Neticede hepimiz ya sahip ol(a)madıklarımızla ya da sahip olduklarımızla imtihan oluyoruz.
Bu imtihanın çaresi bağlamında şunları dile getirmeye çalışıyoruz: Sahip olamadıklarımız için sabır ve metanet içinde olalım. Sahip olduklarımız için şükreden ve kanaatkâr olalım. Sahip olduklarımızı muhtaç insanlarla paylaşalım. Paylaşabildiğimiz için de şükür edelim. Paylaşmaktan manevi doyum almayı önemseyelim. Paylaşmanın bedelini ve karşılığını Allah’tan dileyelim.
Eşref Nas (Konuk Yazar)