Şiddetin hayatımızın birçok alanına sirayet ettiği bir zamanda merhameti konuşmaya ve anlatmaya kararlıyız. Çünkü biz, şiddetin hâkim olduğu bir ortamda merhametin terk-i diyar edeceğini biliyoruz. Bu anlamda, merhametin bu diyarları terk etmesine daha fazla göz yumamayız. Daha fazla kör, sağır ve dilsiz rolü oynayamayız. Bu yüzden yeniden merhamet değeriyle barışmaya çalışıyoruz. Merhameti tekrar kalbimize ve gönlümüze davet ediyoruz. Evimizden sokaklarımıza kadar, kurumlarımızdan memleketimizin her köşesine kadar merhametin bir daha yeşermesi için niyetleniyoruz.

            Biz, merhametin en kutsal değerlerden biri olduğuna inanıyoruz. Kâinatın merhamet üzere yaratıldığını ve insanın merhamet hücreleriyle donatıldığını kabul ediyoruz. Merhametsiz bir iklimde hayatın yaşanılmaz olduğunun farkındayız. Merhametten yoksun bir coğrafyada şiddetin her biçiminin ortaya çıkmasının imkân dâhilinde olduğu endişesi taşıyoruz. Daha nice endişelerin etrafımızı sarmaladığı bir halet-i ruhiye içinde ve her şeye rağmen tüm cesaretimizle merhamet merhamet merhamet diyerek şiddetin varlığına engel olmaya gayret ediyoruz.

            Diyoruz ki, şiddeti konuşacağımıza, şiddetle mücadeleyi tartışacağımıza, şiddeti önleme eylem planları geliştireceğimize ve şiddeti haberleştireceğimize; merhametten sohbet açalım, merhamet geliştirmeyi konuşalım, merhametli insanları yetiştirmeyi planlayalım, merhamet eğitimi konusunda programlar hazırlayalım. Bunları yapalım ki merhametin yaşam alanlarımıza yansımasını görelim. Böylece bu topraklara merhameti davet ederken, şiddeti terk-i diyar edelim. Yeter ki merhametin şiddetin panzehiri olduğuna inanalım.

            İnanalım ki, merhametin girdiği evde, şiddet kapı dışarı edilecektir. Böyle bir evde babanın duruşunda merhamet ve annenin tavrında şefkatten esintiler olacaktır. Şiddetin kovulduğu evde çocukların kişilikleri ve kimlikleri daha sağlıklı bir şekilde gelişecektir. Evin reisi, acımayı ve üzülmeyi idrak ettikçe; kavganın, bağırmaların, ağlamaların azaldığı görülecektir. Aile fertleri, birbirlerine emanet gözüyle baktıkça, sadakat gösterdikçe ve merhametli oldukça huzura bir adım daha yaklaşılmış olacaktır.

            İnanalım ki, merhametin yürüdüğü sokakta, şiddetin tabelası kaldırılacaktır. Merhametin yansıdığı sokaklarda çocukların dış dünyaya güvenleri artacaktır. Birbirlerine değer veren insanların geçtiği caddede kavgaya, küfre ve saldırganlığa yer verilmeyecektir. Emniyet hissi uyandıran yollarda korkuyla değil, cesaretle yürünecektir. Merhamet dile geldikçe meydanlarda şiddetin taraftarı azalacaktır.

            İnanalım ki, merhametin süslediği kültürde, şiddetin geleneğine son verilecektir. Merhametli kültürün basın-yayın organlarında şiddetin reklamı yapılarak veya şiddetten kareler sunularak bilinçaltlarında olumsuz içerikler oluşturmaya eğilim gösterilmeyecektir. Merhametten kültürler inşa etmeye gayret eden toplumlar, bütün enerjilerini ve emeklerini şiddeti sonlandırmak için tüketmek yerine diğerkâmlığı, duygudaşlığı ve şefkati geliştirmek için harcayacaktır.

            İnanalım ki, merhametin başlara taç edildiği kurumlarda, şiddetin defteri kapatılacaktır. Merhameti ilke edinen kurumlarda ve organizasyonlarda, ötekiyi dışlama, başkasını kaydırma, torpil ve rüşvet gibi insanlar arasında huzursuzluğa sebep olan kavramlara yer verilmeyecektir. Kurumlardaki yetkililer merhameti benimsedikçe, çalışanlar ruhen ve bedenen kendilerini daha iyi hissedecektir. Baskı ve zorbalığın yerini paylaşma, dayanışma ve yardımlaşma kavramları aldıkça kurumsal düzen, kurumsal iklim ve kurumsal gelişme daha çok görülecektir.  

            İnanalım ki, merhametin konuşulduğu memlekette, şiddeti önleme ile ilgili mücadele eylem planları hazırlamaya gerek kalmayacaktır. Merhametli olma çabası için nefes alıp veren memleketin insanları, linç kampanyasını uygun görmeyecektir ve böyle bir memlekette yabancı düşmanlığından ziyade yabancıya yardım etmenin önemi konuşulacaktır. Memleketi merhamet erdemiyle idare eden ve yönetenler, medeniyetlerinden devraldıkları adaleti en makul düzeyde pratiğe geçirmeye gayret gösterecektir. Merhametli memleketin halkları ise hem birbirlerine karşı hem de başkalarına karşı duyarlı ve anlayışlı olacaktır. Böylelikle merhametin birlik ve beraberliğin inşa edilmesinde en etkili faktörlerden biri olduğu anlaşılacaktır.

            İnanalım ki, merhametin olduğu dünyada, şiddetin fatihası okunacaktır. Merhametin ışığı doğduğunda, şiddetin ateşi sönecektir. Yeter ki inanalım. Yeter ki kutsal değerlerimize iman edelim. Yeter ki öz-kimliğimizle hareket edelim. İslam medeniyetinin sadık evlatları olarak merhamete inanalım. Merhametle yaşanılabileceği ümidini taşıyalım. Bu ümit çizgisinde inancımıza ait değerlerden ve erdemlerden biri olan merhameti hayatımızın karelerine taşıyalım. Vesselam…

Eşref Nas (Konuk Yazar)