Hayatın amacına dair yazılan yüzlerce kitap, konuyu anlatmak için kullanılan süslü püslü cümleler ve bu anlamın peşinde olan yığınla insan varken; hayatımızın yegane rehberi olan Kur’an-ı Kerim’e dönüp baktığımızda, görüyoruz ki; yalnızca Mülk suresinin ikinci ayeti bile, bu anlamdaki soru işaretlerimize cevap niteliğini taşımaktadır.

“O, hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” Ayette ölümün hayattan önce zikredilmesi, üzerinde derin derin düşünmeye değer bir ayrıntı olmaktadır.

Geçmişte yaşamış Allah dostlarının hayatlarına baktığımızda, bu hakikatin farkında olduklarını ve ölüm düşüncesini hayatlarının merkezine aldıklarını bariz bir şekilde görebiliriz. İstisnalar olmakla beraber, genel itibariyle yarı aç yarı tok yaşamışlar, her an ölecekmiş gibi bir yaşam sürmüşlerdir.

Günümüze gelecek olursak; dünya hayatındaki tek gerçeğin ‘ölüm’ olduğuna bu çağdaki insanları inandırmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Hayatı anlık hazlardan ibaret gören, tüm gayretini dünyalık elde etmek için harcayan topluluklarla karşı karşıyayız. Bu durumun sorumlusu elbette kapitalizm ideolojisidir. Bu ideoloji, insanları öyle bir çarkın içine yerleştirmiş ki; neredeyse şehir planlamalarını düzenlerken bile uyulması gereken prosedür, ‘ölümü tamamen hayatın dışına itme’ amacına hizmet etmektedir.

Göğü delecekmiş gibi görünen ihtişamlı ‘gökdelenler’, depreme dayanıklı binalar, şehrin dışına taşınmış mezarlıklar, kapitalizmin tam da istediği şeylerdir. Ayrıca reklamlarda kullandıkları sloganların çoğu(yaşlanma karşıtı, gençlik iksiri vs.) insanın ebediyet arzusunu kamçılar özellikte dikkatle seçilmiş olduğu aşikardır.

 Ebediyet arzusu insan fıtratında bulunan ve ahirete dönük bir dürtüdür. Sekülerizmin etkisiyle ölümü bir son olarak gören günümüz insanı, fıtrattan gelen bu isteği dünya malına sahip olarak tatmin etmeye çalışıyor. Bu zaafı kullanan reklam sektörleri ‘pazarlama stratejisi’ adı altında yaptıklarını meşrulaştırıyorlar.

Sıkça ölüm haberleri aldığımız pandemi süreci dahi, bu anlamda insanları gafletten uyandırmaya kafi gelmedi maalesef… Ölüm haberleri aylardır çok sıradan bir şey oldu ama modern insan, ölümün bir gün kendisine de geleceği gerçeğini hatırlamak istemiyor. Bu gerçeği unutmak için durmadan alışveriş yapıyor ve düzenin sahiplerinin amacına hizmet ediyor. Kapitalist sistem bu şekilde çalışıyor.

Halbuki Peygamberimiz (S.A.V.):

 “İnsanoğlu; ‘Malım! Malım!’ diye dövünür. Oysa senin malından, yediğinin dışında sana ne kalacak? Sonra öleceksin. Harcayacak ve bitireceksin. Giyecek ve eskiteceksin!.” Buyuruyor.

Bu hadis-i şerifte Allah Rasulü (S.A.V.) mal biriktirme hırsını yererken, ölümü hatırlatarak bizler için de yol işaretleri veriyor. Demek ki ölümü hatırlamak dünya tamahına ilaç olmaktadır. Yine başka bir hadisi şerifte şöyle buyuruyor:

“Günde yirmi kez ölümü hatırlayan kişi, şehitlerle birlikte haşrolunacaktır.”

Demek ki ölümü hatırlamak, kişiye böyle yüce bir mertebe kazandırıyor. O halde Müslümanlar olarak, günümüzdeki seküler anlayışa kendini kaptırıp, kapitalizmin çarklarında yuvarlanmak istemiyorsak, ölümü hayatın bir parçası gibi görmeli ve tüm gayretimizi ölümden sonraki hayat için harcamalıyız…

Selam ve dua ile…

Seher Toprak (Konuk yazar)