Tarih boyunca yeryüzünün bazı yerlerinde her türlü kötülük yaşanmış ve acının bin bir türlüsü yaşatılmıştır. Yaşatılan acının büyük bir kısmı insan tarafından gerçekleştirilmiştir. İnsanın doğaya karşı yetersizliğinin ve vahşi canlılara karşı güçsüzlüğünün söz konusu olduğu devirlerde insan evladı ya savunma konumunda kalmış ya da kaçma yoluyla hayatta kalabilmiştir. Zaman şeridi ilerlerken insanın teknik üstünlüğü ortaya çıkmış, bu kez insan savunma-kaçma yerine savaşma yolunu seçmiştir.

            Evlad-ı insanın savaşma tepkisiyle birlikte insanın hem doğaya hem diğer canlılara karşı tahripkâr ve yıkıcı bir mücadelesi başlamıştır. Ama en çok da insan, kendi türüne karşı zulüm üzere bir gidişat izlemiştir. En çok savaş, kan, hadsiz istismarlar ve daha nicesi insan eliyle gerçekleşmiştir. Bu da insanın aşırı derecede zalim bir rol oynayabileceğinin göstergesi olmuştur. Yine de bütün insanlık tarihinin bu şekilde olmadığını ve gezegende iyilik dağıtma rolünü sergileyen insanların da var olageldiğini belirtmek gerekir.

            Her türlü kötülüğe rağmen iyiliğin kalesine taşlar taşımakla meşgul olan insanlar da var olmuştur. Bu insanlar umutla, sabırla, şükürle yol almış ve hayra ve güzelliğe dair inançlarıyla hedeflerine varmışlardır. Bu insanlar ki en temel özelliklerinden biri merhamet göstermek olmuş ve merhamet potansiyeline sahip olarak hayatlarında merhametten misaller gösterebilmişler.

            Merhametten misaller meydana getiren insanlar, iyilik yapmayı kutsal bir vazife olarak algılamaktadır. Bu insanlar, hayır ve hasenat üzere yol almanın şuurunu taşımaktadır. Bu insanların nezdinde merhamet göstermek, acı çeken insanların acısını dindirmek için eyleme geçmektir. Onlara göre merhamet, ihtiyaç sahibi insanlara destek olmaktır. Bir hastaya veya yaşlıya hizmet etmektir. Yolda kalmışa, dara düşene ya da el açana yardım etmektir. Merhamet, acıların yaşatıldığı topraklarda mağdurlara, mazlumlara ve mültecilere yardım elini uzatarak ensar olabilmektir. Kan ve gözyaşıyla ıslanan coğrafyalarda ağıt yakabilmek, dua ve niyazda bulunabilmektir. Bununla birlikte merhamet, İslam medeniyetinin evladı olarak hareket ederek kurtuluşa vesile olan insanlara sahip çıkabilmektir: Yetimlere…

            İslam medeniyetinde yetimlere sahip çıkmaya çok büyük önem verilmiştir. Birçok ayette yetimden bahsedilmiştir. Bazı ayetlerde yetimlere iyilik edilmesi (Bakara, 83) ve zekât verilmesi (Bakara, 177) vurgulanmıştır. Bazı ayetlerde mallardan harcama yapılırken yetimlerin dikkate alınması gerektiğine değinilmiştir (Bakara, 215). Bir ayette yetimler hakkındaki münakaşa ele alınırken, yetimleri iyi yetiştirmenin hayırlı bir davranış olduğu ve yetimlerle birlikte yaşama durumunda onların kardeş yerinde oldukları belirtilmiştir (Bakara, 2020). Başka bir ayette yetimlerin mallarını haksız bir şekilde yiyenlerin şüphesiz karınlarına ateş tıkanmış oldukları ve zaten bunların alevlenmiş ateşe girecekleri ifade edilmiştir (Nisa, 10). Ayrıca yetimi doyurmanın (Beled, 14) ve yetimi ezmekten sakınmanın (Duha, 9) gerekliliği emredilmiştir.

            Yetimlere sahip çıkmanın önemi hadis kaynaklarında da vurgulanmıştır. Ebu Derda (r.a.) tarafından rivayet edildiği belirtilmiştir: Bir gün adamın biri Peygamberimize (s.a.v.) gelerek, katı kalpliliğinden şikâyet etti. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) adama şu nasihatte bulundu: “Kalbinin yumuşamasını ve ihtiyaç duyduğun şeyi öğrenmek mi istiyorsun? Yetime merhametli ol, onun başını okşa ve yemeğinden ona yedir ki kalbin yumuşasın ve ihtiyaç duyduğun şeyi elde edesin.” (Nesei, Tirmizi). Başka bir hadis rivayetinde şu ibareye yer verilmiştir: “Bir kimse merhamet ve şefkatle yetimin başını okşarsa Allah’u Teâla, o kimsenin elinin değdiği tüylerin sayısınca ona sevap yazar, o tüylerin sayısınca günahlarını affeder, o tüylerin sayısınca cennetteki derecesini yükseltir.” (Ahmed b. Hanbel)

            Sonuç olarak, gezegenin bir kısmında zulüm ve vahşet devam ederken bir kısmında iyilik ve merhamet adına adımlar atılmıştır. Kalplerde merhametin kurumaması için faaliyetler yürütülmüştür. Merhametin dipdiri kalabilmesi için vakıflar ve dernekler kurulmuştur. Ayrıca ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır ki yetimlere yardım etmek ve merhamet göstermek büyük bir erdem olarak kabul edilmektedir. Aksine yetimlere karşı işlenen her türlü kötülüğün bedeli ise ağır olabilmektedir. Yetime merhametin mükâfatı cennet olabildiği gibi yetime karşı gerçekleşen zulmün karşılığı da cehennem olabilmektedir. Allah muhafaza…