ABD başkanı Trump verdiği son skandal kararla Kudüs'ü Siyonist işgal devletinin başkenti olarak kabul ettiğini duyurdu. Süreç içerisinde büyükelçiliğini de Telaviv'den Kudüs'e taşıyacağını açıkladı. Daha önceki ABD başkanlarının 6 ayda bir erteledikleri kararı, ertelemeyerek ABD'nin gerçek niyetini de ortaya koydu. Zira bu karar 20 yıldan fazladır alınmış, ABD'nin ulusal güvenliği gerekçe gösterilerek bugüne kadar her altı ayda bir ertelenmiştir. Şimdi Trump bu kararı ertelemeyerek ABD'nin gerçek iğrenç yüzünü ortaya koymuştur.

Aslında ABD'nin İslam'a ve Müslümanlara karşı beslediği gerçek niyeti budur. Her niyeti, her eylemi ve her adımı İslam'ı ve Müslümanları yok etmeye, yok saymaya ve küçük düşürmeye yöneliktir. Şu anda işgal ettiği bütün beldeler İslam ülkeleridir. Katliamlar gerçekleştirdiği bütün beldeler de yine Müslümanların yaşadığı yerlerdir. Fitne ateşini tutuşturduğu ve sürekli bu fitneyi besleyip büyüttüğü beldeler de maalesef yine İslam coğrafyasıdır.

ABD bu şer eylemlerini gerçekleştirirken sürekli olarak içimizde zillete mahkûm olmuş olan kuklaları ve devşirdiği şahsiyetsiz taşeronları kullanmaktadır. Kendisinin fiilen yaptığı saldırıları anlayabiliriz, zira emperyalist bir ülkenin yapacağı her şey bütün bir insanlığa düşmanlık etmektir. Ancak taşeronlardan aldığı destekle yaptığı akıl almaz saldırılar ve son fitne kararı ile bütün acımasızlığını ortaya koydu. İçimizden devşirdiği şahsiyetsizlerle bizi yok etmeye çalışması ve bütün yıkıcı planlarını bunların üzerinden uygulamaya geçirmesi, esas itibariyle bizi kahreden de bu olmuştur.

İşte bunun için Kudüs mahzundur. Kudüs küfür cephesi tarafından esir edilmiş, yok edilmeye çalışılmış, buradaki müminler katliama tabi tutulmuş, sürgünler, hapishaneler bütün bunların hepsini yaşayabiliriz. Küfür kendi tabiatı gereği bütün bu insanlık dışı saldırılarını ve eylemlerini gerçekleştirebilir. Bunu bir yere kadar da anlayabiliriz. Ama esas mahzuniyetimiz, içimizden birilerinin bu küfür cephesinin hizmetkârlığını yapmış olmasıdır. Zaten bugün Kudüs'ün kan ağlaması bundandır.

İsrail 10 tv'si yaptığı açıklamayla ABD'nin son kararının Suudi-Mısır-ABD işbirliğinde alındığını duyurdu. Bu yapılan açıklama bize göstermektedir ki, büyük ihanet Suudi-Mısır yönetimlerinden kaynaklanmıştır. Büyük şeytan ABD'nin bu küstah ve acımasız saldırısın bu iki kukla ülke satılmışlarından aldığı destekle gerçekleştiriyor. Bu ihanet destekleri devam ettiği müddetçe de küfür cephesinin İslam'a ve Müslümanlara yönelik saldırıları artarak devam edecektir.

Adım adım işgal edilmeye devam edilen Filistin toprakları, örülen duvarlar, uygulanan ambargolar ve insanlık dışı muameleler Kudüs'ün hüznünü her gün biraz daha artırmaktadır. Siyonist işgalcilerin baskı ve dayatmaları o kadar büyük boyutlara varmış ki, neredeyse Müslüman Filistinlilere yaşama hakları bile kalmamıştır. Sokak ortasında dahi bayanlar açık bir şekilde ve sorgusuzca infaz edilmektedirler. Hatta Siyonist Yahudiler o kadar alçalmış ve zelil olmuşlardır ki, gördükleri her Müslümanı yok etmeyi dini bir vecibe sayar hale gelmişlerdir.

Siyonist Yahudiler adım adım Kudüs'ü İslamsızlaştırmak ve Müslümanları oradan tamamen çıkarmak için aralıksız ihanet saldırılarını sürdürüyorlar. Yahudi Meclisi(KNESSET) şu anda Kudüs'te bulunmaktadır. Başbakanlıkları yine Kudüs'tedir. Bununla beraber birçok resmi kurumları buraya adım adım taşımaya devem etmişler. Şuan da Siyonistler sessizce Kudüs'ü fiilen başkent gibi kullanmaya çalışmaktadırlar. ABD'nin desteğiyle bu işi resmiyete çevirmek istiyorlar.

Bu yapılan son saldırı, daha sonraki adımlar için bir başlangıç olarak değerlendirilecektir. Bir kazanım elde etmenin rahatlığıyla bir müddet gündemi meşgul edecekler, daha sonra sembolik olarak 'bundan vazgeçtik diyecekler' ve kaldıkları yerden işgallerine devam edecekler. Sadece kınama ve lanetlemeyle görevimizi yerine getirmeyeceğimizi bilmemiz gerekmektedir.

Yıllardır Filistinli Müslümanların uğradıkları katliamlar, sürgünler, ambargolar ve açık hava hapishanesine dönüştürülen bir ülke için şimdiye kadar caydırıcı ne yapıldı ki? Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılar, hakaretler ve tahribatlar karşısında, hangi Müslüman ülke diplomatik ve ticari ilişkilerini askıya aldı veya Siyonistlere yönelik bir müeyyide uyguladı? Veya Siyonist çete şimdiye kadar hangi BM kararlarına uydu? Dolayısıyla ne yaptıklarını çok iyi bilmektedirler. Hele içimizdeki beyinsiz hainler olduktan sonra!

Tek çözüm SELAHADDİN gibi yeniden kıyama kalkmaktır. Gerisi sadece zaman kaybıdır...