25 Eylül'de Irak Kürdistan'ında referandum yapılacak mı? Oradaki halktan başka hemen herkesin büyük bir şiddetle karşı çıktığı bu referandum kararı beraberinde büyük bir çıkmazı da getirdi. Komşu ülkeler Türkiye ve İran büyük bir itirazla karşı çıkmaktadırlar. Diğer İslam ülkeleri de aynı şiddette bu referandum kararına karşı çıkmaktadırlar.

Referandum tarihi yaklaştıkça, sözlü ve diplomatik karşı duruşlar yerini daha sert askeri tedbirlerin konuşulduğu bir zemine bırakmaktadır. Hatta Türkiye, Habur sınır kapısı civarında, hiç beklenmedik bir şekilde askeri tatbikata başladı. Askeri müdahale izlenimi veren bu tatbikat halen devam etmektedir.

Merkezi Irak hükümeti, anayasal bir hak olan petrol gelirlerinden bir kısmını Irak Kürdistan'ına vermesi gerekiyordu. Ancak uzun zamandan beri bu istikakı vermemekte ısrar ediyor. Ve daha sıralanamayacak kadar farklı sebeplerin söz konusu olduğu bu hengâmede, adeta Barzani ve çevresini böyle bir karar almaya zorladılar. Gelinen noktada merkezi Irak hükümetinin çıkmazı, Kürt bölgesel yönetiminin çıkmazından daha büyüktür.

ABD'nin her bir hücrelerine nüfuz ettiği bir ülke haline gelen Irak, son on yılda çok büyük kaoslar yaşadı. Son birkaç yıl içerisinde ise İŞİD sopasıyla iyice harap haline getirildi. Bu tamamen ABD'nin bir projesi olduğu kanaatini taşıyorum. Şimdiye kadar nispeten bir sakin liman gibi duran Irak Kürdistan'ı bu hamle ile 'Irak kaosunun' bir parçası haline getirilmek istenmektedir.

ABD'de gerçekleştirilen ziyaretler ve hızlı diplomasi trafiği ve peş peşe gelen referandum karşıtı beyanatlar, işi iyice çıkmaza sürükledi. Barzani ve yönetimi referandumun alternatifi ve güvence taleplerinin karşılanmaması sebebiyle seçimin yapılmasında ısrar etmektedirler. Buna karşılık yakın gelecekte, hem komşu ülkeler, hem de batı AB/D gereken desteği vermekten çok uzak bulanmaktadırlar. Buna karşılık ABD Suriye'de PYD'ye her türlü silah ve diplomatik desteği sunmaktan geri durmuyor.

Aslında kısa ve orta vadede komşu ülkelerin bu referandumu desteklemeleri en mantıklı olandır. Bu sorunun ortadan kaldırılması her kesim için en uygun yöntem iken, uzlaşılmaz bir tavır içerisinde sorunu büyütmeye ve çözümsüzlüğe mahkûm etmeye, batının ve bölgeye düşmanlık besleyen kesimlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bölgenin kaosa sürüklenmesi ve belirsizliğin gelecekte çatışmalı bir zemine doğru kayması İslam düşmanlarının en büyük arzusu olacaktır. Bu arzuya, etnik bir dar bakış açısıyla ve ulusal çıkar jargonuyla zemin hazırlamak bölgeye 'ateşten' başka hiçbir şey getirmeyecektir.

Bölgenin asli bir unsuru olan Kürtlerin, bölgenin diğer asli unsurları olan Türkler, Farslar ve Arapların ağabeylik yaparak yardımcı olmaları hem insani, hem de İslami bir yaklaşım olacaktır. Bu ağabeylik yaklaşımı bölgede emelleri olan küfür cephesinin elindeki 'kartları' da çekip alacaktır. Şimdiye kadar bölge ülkelerinin kaos içerisinde yaşıyor olmaları Kürtlerin sorunlardan dolayı değildir. Belki de Kürtlerin insani taleplerinin hep göz ardı edilmesinden dolayı olmuştur.

Ortadoğu bölgesi zor bir bölgedir. Bu coğrafya hep trajediler yaşadı. Savaşlar, yokluklar enik ve mezhebi çatışmalar hep körüklendi. Ve maalesef kaybeden de hep bu coğrafyanın insanı oldu. Şimdi bir kez daha karabulutlar coğrafyamızın üzerinde dolaşmaktadır. Yeni trajediler ve savaşın ayak sesleri kulaklarımızı tırmalamaktadır. Bu çıkmazdan çıkmanın en makul yolu çatışmanın değil, kardeşlik duygularının ön plana çıkarılmasıdır. Etnik dil ve tümden imhacı yaklaşımlar, bölgenin kaosunu büyütmekten başka bir işlev görmeyecektir.

Netice itibariyle bölgemiz, yeni kavgaların ve yeni imhaların zemini olmamalıdır. Mevcut kavgaların bitirilmesi bile çok uzak görünüyor iken, etnik ve mezhebi taassuplar yaralarımızı dermansız hale getirmişken barış dilini kullanmak daha hayırlıdır. Barış ve kardeşlik dünyada huzur ve güvenin teminatı iken, ahirette de kurtuluşumuzun vesilesi olacaktır. Ama ısrarla vebal altına girmek isteyen birileri de varsa Aziz ve Zuntikam olan Allah'a hesap vereceklerdir.