25 Eylül 2017 tarihinde Kuzey Irak Kürt bölgesinde bir referandum düzenlenecek. Bu karar ilk alındığında çoğu çevre dudak bükmüş, ilk etapta üzerinde konuşmaya değer bir haber olarak bile değerlendirilmemişti. Ancak referandum zamanı yaklaştıkça ve Barzani'nin kararlılığı görüldükçe, telaşlanma seansları da başladı.

Yıllardır Bağdat merkezi yönetiminin zulmü altında, görmedikleri eziyet kalmayan bu bölge, zamanla bazı tedbirler geliştirdi. Sürekli barışçıl çabalarla hareket etti. Silahı hiçbir zaman bir seçenek olarak düşünmedi. Ancak bütün makul istekleri ise maalesef silah ile bastırıldı. Hem de tarihte eşi benzeri az görülen kimyasal silahlar, vahşice kullanılarak bölge halkı tümden yok edilme yoluna gidildi. Yaşanmış zulümlerin boyutlarını anlatmak için 'Halepçe katliamı' dersek her halde başka söze gerek kalmaz.

Ölüm kalım mücadelesinde, insan kaybının ne olduğunu en iyi Barzani ve onunla hareket eden insanlar bilir. İslami(muhafazakâr) kimliğini bildiğimiz Barzani'nin, her türlü Müslüman kanının dökülmesine karşı olduğunu da çok iyi biliyoruz. Kürtler arası kavganın tarafı olmadığını, PKK'nin onlara dayattığı savaşta bile mutedil bir çizgi izlediğini, hâlihazırda bu ihanet örgütünün bütün saldırı ve düşmanlıklarına karşı dahi ehven bir duruş ile karşılık verdiğini görmekteyiz.

Bu zorlu coğrafyada, Kürt Bölgesel yönetimi olarak siyasi parti, STK ve halkın yoğun isteği doğrultusunda bir referandum kararı alındı. Bu karar ile bağımsızlığın istenip istenmeyeceği halka sorulacak ve çıkan netice, yeni bir yol haritası belirleyecektir. İlk etapta kimsenin önemsemediği bu karar şimdi dünya gündemine oturmuş durumdadır. Ve bazılarını da ciddi anlamda telaşlandırmıştır. Bağdat merkezi hükümetinin; bu şekilde 'anayasal' bir hakları yoktur, şeklinde bir çıkış geldi. Kürt Bölgesel Yönetiminden cevap gecikmedi: 'Yıllardır anayasal hakkımız olan merkezi bütçeden payımızı niye vermiyorsunuz? Bağımsızlık isteğimizi mi makul karşılayacaksınız?' şeklinde acı tabloyu gözler önüne serdi.

Şu anda komşu ülkeler Türkiye ve İran bu kararın tam karşısında yer almaktadır. Bu kararın karşısında yer almak, bu iki komşu ülkeye bir fayda sağlamaz. Bilakis bu karara destek çıkarak sahiplenmeleri, büyük ağabeylik görevlerini yerine getirmeleri daha uygun düşer. Kürtlerin bu kararına saygı göstererek yaklaşım sergilemeleri, sahiplenerek desteklemeleri, siyasi realite olarak, konjonktürel ve İslam kardeşliği açısından daha doğru bir tavır olacaktır. Aksi bir yaklaşım ise var olan ayrılıkları derinleştirecek, bölgenin huzur ve barışı başka baharlara ertelenecek, dış destekli fitne ve işgal projeleri daha rahat bir zemin bulacaktır.

Zaten ABD de tam da bunu istemektedir. Çünkü bu referandum Amerika`nın bütün planlarını alt üst etmektedir. Bu planlarının tehlikeye düşmesini önlemek için savunma bakanı apar topar Kuzey Irak'a gitti. Referandumun ertelenmesini talep etti. Çünkü PKK/PYD eliyle Kuzey Suriye'de yeni bir oluşuma gitmek istiyor. Her türlü silah yardımını yaptığı bu örgütü kendi kara gücü olarak nitelendiriyor. Şimdiye kadar profesyonel bir orduya yetecek kadar silahı-buna ağır silahlar da dâhildir- yüzlerce tırlık filosuyla YPG'ye ulaştırdı.

ABD, PYD/YPG eliyle bu silahlarla önce Türkiye'yi hedef alacak, belki yıllarca sürecek bir çatışmanın içine çekecek, daha sonra PJAK eliyle de İran'a yönelecektir. Bu 'açıkça geliyorum diyen' duruma karşı Türkiye ve İran'ın hala uyanamamasını siyasi körlük olarak değerlendirmek lazımdır. ABD'nin Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de onlarca askeri üs kurması, daha uzun yıllar bu bölgede kaos ve işgal harekatına devam edeceğini ispatlıyor.

Hele PKK'nin bu referanduma zinhar karşı olduğunu açıklaması, resmin tamamını gözlerimizin önüne seriyor. Zira referandumdan çıkacak olan bağımsızlık kararı ABD'yi ve onun projesi olan PKK/PYD'yi zor durumda bırakacaktır. Hatta fitne ve işgal alanlarını oldukça daraltacaktır. ABD'nin kurşun askerleri olan PKK/YPG'nin elindeki bütün argümanları çekip alacaktır. ABD'nin bir dediğini iki etmeyen PYD'ye yapılan bunca harcama boşa çıkacaktır. Ve barbar ABD bunu kabul etmeyecektir.

Her yönüyle barışçıl ve insani bir hak olan bu referandumun, Türkiye-İran ve Bağdat merkezi hükümeti tarafından makul karşılanarak desteklenmesi en gerçekçi seçenek olarak görünüyor. Orta ve uzun vadede ABD ve onun taşeronu PKK'nin elinin kesilmesi ve fitnelerinin ortadan kaldırılması için bu referandum özellikle desteklenmelidir. Çünkü bu bölgede düşman olan ABD ve onun taşeronlarıdır, kardeş olan ve buralarda kardeşçe geçinmek zorunda olanlar ise Türkler, Farslar, Araplar ve Kürtlerdir.