Artık Gazze ile ilgili yazılacak hiçbir şey bir anlam ifade etmiyor. Zira 97. günü geride kalan katliam haberleri, çocuk ölümleri, açlık, susuzluk ve sıra sıra dizilen kefenli cesetlerin dehşet görüntüsü bile Müslüman devletleri harekete geçiremiyor. İslam üst kimliğini çoktan terk etmiş sözüm ona Müslüman yöneticilerin, insani kimliklerini de çoktan terk ettikleri açık bir şekilde görülmektedir.
Batı küfür cephesi bütün imkânlarıyla siyonist işgal çetesine her türlü yardımı gece gündüz demeden ulaştırırken; İslam ülkelerinin bir kamyon suyu Gazze'ye ulaştırmaktan aciz, zelil ve korkak oldukları acı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Maddi ve insani yardım konusunda atacak adımları olmayan İslam ülkeleri, Uluslararası Adalet Divanı'nda Siyonist çete aleyhine, bir ceza davası açma cesaretini bile ortaya koyamadılar.
Siyonist terör çetesi aleyhine mahkemede bir dava açma kabiliyetini kaybeden İslam ülkelerinin cesaret, izzet ve insanlıklarını da çoktan kaybetmiş olduklarını büyük bir hayal kırıklığıyla görüyoruz. Müslüman idarecilerin bu korkaklıkları, sinmişlikleri ve zillet durumları sadece işgal çetesine olan korkularından değildir. Bilakis zihinsel olarak da siyonist işgalcilerle aynı düşünceyi paylaşıyor olmalarının etkisi çok fazladır.
Zira ekonomik, askeri ve teknolojik güç ile bu durum açıklanmış olsaydı; Yemen ve Lübnan'daki mücahitlerin, asla siyonist çeteye karşı bir eylemde bulunmamaları gerekirdi. Zira burada açlık, fakirlik ve iç savaş onları tüketmiş, devasa sorunların yaşandığı beldeler durumuna gelmişlerdir. Ancak bütün imkansızlık ve fakirliklerine, askeri ekipman ve silah yokluklarına rağmen imanlarının kendilerine verdiği güçle, Gazze'deki kardeşlerinin yardımına koşuyorlar ve onlarla aynı safta bulunmayı tercih ediyorlar.
Demek güç, imkân ve askeri üstünlükle açıklanamayan; ama açıkça İslam ve Müslümanlara ihanet olarak görülebilen acı bir hakikatle karşı karşıyayız. Ordularınızı Gazzeli Müslümanların imdadına gönderemediniz, bari silah ve cephane gönderseydiniz. Silah ve cephane gönderecek cesareti bulamadınız, bari ekonomik ambargo uygulasaydınız. Buna da güç yetiremediniz, ekonomik, diplomatik ve kültürel ilişkilerinizi askıya alsaydınız. Bunu bile yapamadığınıza göre bu siyonist çeteye bağımlı olduğunuz bir esaret ve zillet durumunuz var demektir.
Ey İslam ülkeleri! Birkaç avukat görevlendirerek ve yetkilendirerek kendi ülkeleriniz adına mahkemelerde soykırım ve ceza davaları açabilirdiniz. Bunu bile yapmaktan aciz olduğunuza göre; aslında 'ne olduğunuzu' bize açıkça anlatmak zorundasınız. Zira bu zilletle ve ihanet anlayışıyla Müslüman beldeleri daha fazla yönetemezsiniz. Eğer bu Gazze trajedisi sizi hala harekete geçiremiyorsa; aynada bir kez daha kendinize bakmanız gerekmektedir.
Güney Afrika Cumhuriyeti bu seferlik, bütün onurlu insanlar adına Uluslararası Ceza Mahkemesinde, siyonist çete aleyhine izzetli bir adım atarak dava açmış oldu. Bu davanın sonucu ne olur bilmiyoruz. Zira uluslararası siyonist terör şebekesi ABD kongre üyelerini satın aldığı gibi bu ceza mahkemesi üyelerini de satın almış olabilir. Ancak dava açıldı ve yeni bir süreç başlamış oldu. Bu davanın bir İslam beldesinin yetkilileri ve avukatları tarafından açılması daha güzel ve yerinde olurdu.
İnsanlık onur ve haysiyeti, insani değer ve kavramları ancak bu işe layık olan insanlar tarafından yerine getirilebilir. Güney Afrika Cumhuriyeti bu liyakati taşıdığını açtığı dava ile ortaya koymuştur. Bu izzet nasip işidir, herkese de denk gelmiyor.