28 Şubat karanlık sürecinde, dindar insanlara kan kusturan isimlerin başında gelen eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılarından Sabih Kanadoğlu, 28 Şubat günü öldü. Ömrünü İslam'ın ve halkın düşmanlığıyla geçiren bu adam nihayetinde yaptıklarının hesabını vermeye gitti. Ölüm haktır, kimse bu acı gerçekten kaçamaz. Müslüman olsun kâfir olsun her insan bu acı gerçekle zamanı geldiğinde karşılaşacaktır.

Bu son dönemde, 28 Şubat karanlık sürecinin en azılı cellatları bir bir ölüm hakikatiyle karşılaşmaktadırlar. Bütün bir ömürlerini İslam ve müslüman düşmanlığıyla geçiren bu zavallı mahlûkların, cesetlerinin Müslümanların camisinin avlusundan kaldırılması ise oldukça manidardır. Verdikleri hukuksuz ve keyfi kararlarla on binlerce insanın hayatını karartmaları bir tarafa; sözlü ve yazılı beyanlarıyla 'Mekkeli müşriklerden' daha fazla İslam'a saldıran bu versiyonların Müslümanların mescidinden cenazelerinin kaldırılması tam bir akıl tutulmasıdır.

Bir ömür boyunca siyonist yahudiler gibi İslam'a ve Müslümanlara saldırarak hakaret etmek, Evanjelist Hıristiyanlar gibi her türlü haramı ve fıtrat dışı ahlaksızlığı yaşamak, ölünce de müslümanlar gibi gömülmek, ancak ülkemizdeki seküler, ahlaksız ve sahtekârların iki yüzlülüğü ile açıklanabilir. Dünyada bu kadar ikiyüzlü, sahtekâr ve şahsiyetsiz başka bir klik var mıdır? Sanmıyorum.

İnsan, hangi davaya, dine veya ideolojiye inanırsa inansın; şahsiyetli, dürüst ve mert olması gerekir. Sağ İken hangi düşünce için mücadele edip hedefine ulaşması için gayret etmişse; öldüğü zaman da bu düşünce doğrultusunda gömülmesi doğru olanıdır. Müşrik gibi düşünecek ve bunun için olağanüstü gayret sarf edecek, ateist gibi her türlü haramı hayvani bir anlayışla yaşayacak, son durakta Müslümanların camisine getirilecek ve müslüman mezarlığına defnedilmesi için rutin İslami kurallara tabi tutulacaktır. Bu ikiyüzlülük ve sahtekârlık asla kabul edilemez bir durumdur.

Bir 28 Şubatı daha geride bıraktık. 28 Şubat karanlık sürecinin, kara yüzlü ve karanlık zihniyetli mütekebbirleri Azrail (as)'in son darbesiyle 'Yüce Mahkemede' hesapları görülmek üzere birer birer alıkonulmaktadır. Müslüman halka yaptığınız zulümler, dindar insanlara attığınız iftiralar, hayatlarını kararttığınız mazlumlar, karanlık mihraklarla işbirliğinde bu ülkeye yaptığınız ihanetlerin hesabını en çetin bir şekilde vereceksiniz. Siz ateist bir anlayışla dünyada buna inanmıyor olabilirsiniz, ama toprağın altına girdikten sonra bu hesaptan kaçamayacağınızı öğreneceksiniz.

Hz. Ali (r.a):"Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacaktır." fermanıyla, zalimlerin acıklı sonunu bize haber vermektedir. Devletin gücünü 'kendi ideolojik sapkınlıklarının' halka dayatılmasında kullanan ve olmayan yetkilerle bu sapkınlıklarını 28 Şubat sürecinde halka düşmanlık ederek, darbeyle bu ülkeyi AB/D'ye bağlamak isteyen bu ajan müsveddelerinin ve Siyonist Evangelist beslemelerinin ihanet ve alçaklıklarını da unutmamak gerekir.

Temennimiz odur ki; bu ikiyüzlü ve sahtekârların ölülerini, bir ömür boyunca aleyhinde düşmanlık yaptıkları camilerimizden değil, kendi ideolojik sapkınlıkları doğrultusunda defnetmeleridir. Ömürlerinde bir kere dahi bu halka karşı dürüst davranmaları gerekmez mi?