Aileyi ve gelecek bütün bir nesli hedefe koyan, fıtrat dışı söylemleriyle Müslüman halkın inancına direk saldıran ve yapacağı eylemlerle halkın huzurunu dinamitleyen LGBT anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu güruhun son dönemlerdeki saldırı niyetli söylemlerinin, Aile Bakanı tarafından sahiplenmesinin ibretlik manzarasını izliyoruz. Aileyi ve gelecek nesli korumakla görevli bir bakanın LGBT'nin iddialarını merkeze alarak sahiplenmesi ise artık tuzun koktuğunu göstermektedir.
İçişleri Bakanının güvenlik ile ilgili yapması gereken bir açıklamayı, Aile Bakanının yapması ve hiçbir olumsuz durum yok iken LGBT hakları diye ortamı germesi cidden üzerinde düşünülmesi gereken acil bir sorundur. Bu ülkede aklıselim sahibi hiçbir insanın şiddeti, kaosu ve nefret söylemini tasvip etmeyeceği orta iken, Aile Bakanının fıtrata ve aileye savaş açmış olan bu kliğin sözcülüğünü devralmış olması oldukça manidardır.
Bütün insanların can, mal, din ve nesil emniyeti devletin güvencesi ve garantisi altındadır. Bu konuda en ufak bir tehlike veya eylem söz konusu olduğunda, devletin ilgili kurumları derhal müdahale etmektedir, edecektir. Aileye ve neslimize kast edenlerin çirkin niyetlerinin dile getirilmesinin nefret söylemi olarak ifşa etmek akla ziyan bir anlayışın habercisidir. Ve artık aileyi ve gelecek nesle yönelik saldırı ve yok etme projelerini çok pişkince orta yerde sergileyenlere karşı eleştiri getirmeyi bir tarafa bırakın, sahip çıkan bir Aile Bakanlığı sorunumuz ortaya çıkmıştır.
Her yaşta, zinanın ve fuhşun serbest olduğu ülkemizde; binlerce insanın genç yaşta evlenmesinin bahane edilerek hapse atılması ve genç çiftlerin çocuklarıyla beraber cezalandırılması Aile Bakanlığını hiç ilgilendirmiyor. Ailemiz ve gelecek neslimiz bu ifsat projeleriyle hedef tahtasına oturtulurken, eylem ve söylemleriyle bu sorunu ısrarla büyütüp toplumu geren bir güruhun sözleriyle ortalığa atılan aile bakanımızın duruşu çok manidar hale gelmiştir.
İçeriden ve dışarıdan birilerinin art niyetli ve operasyonel olarak sürdürdüğü ifsat çalışmasına, devletin aile bakanlığından bu operasyona destek gelmesi, dindar halkın karşı karşıya geldiği sorunun dehşetini açıklamaya yeter. Dinimizin bize emrettiği ve kadının kadın, erkeğin erkek olarak kabulünün fıtratın bir gereği olduğu anlayışına karşın, birilerinin üçüncü bir cinsin olduğu ile ilgili bir algıyı bize gerçekmiş gibi dayatmasının acı tablosuyla karşı karşıyayız.
Bunların bu hastalıklı hallerinin ve tedavi edilmesi gereken gerçek durumlarının, üzeri örtülerek bir yaşam tarzı olduğu hezeyanının topluma dayatıldığını görüyoruz. Bu ifsadi dayatmanın hassasiyet sahibi insanlar tarafından dile getirilmesinin önceden kriminalize edilerek suçlu ilan edilmesi, ifsadın gücünün büyüklüğünü ve toplumsal ahlaki çöküşün boyutunu göstermesi açısından ibret verici bir boyut kazanmıştır.
Şimdi ciddi bir tercih ile karşı karşıyayız. Ya inancımıza ve fıtratımıza uygun bir anlayışı benimseyip ailemizi ve neslimizi korumaya alacağız. Ya da ifsat projesinin dayatmasını ve toplumsal çöküşümüzün enkazı üzerine diktikleri zafer paçavralarını ibretle izleyeceğiz. Eğer bir gün pişman olunacaksa da geriye dönüp bakıldığında toplumun kahir ekseriyetinin artık marjinallerin eylem ve söylemlerinin gereğini yerine getirmekten başka bir seçeneklerinin kalmadığını göreceğiz.