Üstün Dökmen adında bir psikolog var. Eski sürüm bir belleğe sahiptir. 28 Şubat karanlık sürecinde donup kalmış ve bir daha kendini güncelleme kabiliyetini elde edememiştir. Bu eski sürüm psikolog, mesleği gereği yaptığı başarılı çalışmalarla değil, gündeme gelmek için yaptığı şarlatanlıklarla anılıyor. Ülkemizde 'bu tür hastalıklı tipler' tedavülden kalkınca İslami değerlere saldırarak gündeme gelebilme şansını deniyorlar.

Artık kimsenin itibar etmediği 'bu hasta ruhlu insanlar'; psikologlar için, sözde belirlenmiş bazı kurallar olduğunu ve bu kurallardan bir tanesi de 'başörtülü insanların' tarafsız karar veremeyeceklerine dair kuralmış. Seküler, dinsiz, hırsız, ahlaksız ve bilumum şarlatanlar tarafsız karar verebiliyor, bir tek başörtülü insanlar tarafsız karar veremiyor, bu klinik vaka psikoloğa göre.

İslam'a ve Müslümanlara düşmanlıktan başka hiçbir değeri olmayan böylesi 'varlıkların' psikolog unvanına sahip olabilmesi de ülkemize has bir garipliktir. Müslüman bir ülkede, İslam'a ve Müslümanlara saldırma hastalığına sahip bu kişilerin tedavilerinin de kesinlikle geciktirilmemesi gerekir. İslam'ın güzelliği, hoşgörüsü ve bu insanların da  'hidayete' olan ihtiyaçlarından dolayı da, bütün olumsuzluklarına rağmen tevhidin hakikatini 'bir psikolog telkiniyle' onlara tekrar tekrar söylemek gerekmektedir.

Dünyada tarafsız olan insan var mıdır? Herkes durduğu yere göre tarafını belli eder. Ancak akıl sahibi her insan, adil olmak ve yaptığı iş her ne olursa olsun; hakkaniyet ölçülerine göre yerine getirmek zorundadır. Bu durum farklı bir dine, farklı bir milliyete, farklı bir renge, farklı bir coğrafik aidiyete vb. göre asla değişmez. Bu hassasiyete dikkat etmeyenler, insani davranmadıkları gibi 'bu psikolog' gibi hastalıklı bir ruh haline sahip olduklarından ayrıca tedavi edilmeleri gerekmektedir.

Ülkemizde, ideolojik saplantıları olan bu tip insanların kendilerini yenileyememe ve bu saplantılarından kurtulma noktasında bir gayret sarf etmemeleri ve herkesi bu saplantı girdabına çağırmaları, üzerinde ciddi bilimsel araştırmalar yapılmasını zorunlu hale getirmiş bulunmaktadır. Önyargıları, donmuş zihin yapıları ve gerçeği görme noktasındaki 'körlük ve sağırlıkları' onları birçok insani değerden de mahrum bırakmaktadır.

İslam'a inanmıyor olabilirsiniz. Bu sizin tercihiniz. Ama bu tercihinizi bir saplantı olarak insanlara dayatmanız ise sadece ruhsal bir hastalık olarak tarif edilebilir. Hastalıkların tamamı da tedaviye ihtiyaçları vardır. Bu saplantı anlayışınıza göre, herkesi bu saplantı girdabına sürükleyeceğinize; sizi tedavi edip ailenize ve topluma yeniden kazandırmak ise en doğrusudur.

Ey İslam'a inanmayanlar! Beşeri ideolojilerin enkazında yol arayanlar, ateizmin ve inançsızlığın bataklığında debelenip duranlar; hayatınızda bir kere olsun akletmeyecek misiniz? Bir kere olsun düşünme kabiliyetini ortaya koymayacak mısınız? Akıl nimetinin hakkını teslim babından bir kere olsun varlık sebebinizi düşünmeyecek misiniz?