Gençliğimizin savruluşunu ibretle izliyoruz. Son intihar vakasıyla bir kez daha toplum olarak sarsıldık. Bu vakalar bir elin parmağı kadar olsa da toplumsal yaramızın derinliğini göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Artan bir ümitsizliğin gençliğimizi kuşatıyor olması; bu sorunun üzerinde çok daha ciddi bir şekilde eğilmemizi gerektiriyor.
Ancak bu soruna eğilip çözüm bulmak bir yana; çözüm olmak isteyenlerin düşman ilan edilmek istenmesi, işleri büsbütün içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Batının 'yakala co' görevi verdiği ve İslam'a düşmanlıktan başka görevleri bulunmayan bir azgın azınlık; son intihar vakasından hareketle yine bildik salyalarını akıtmaya başladılar. Dindar insanların barınıp okul okuyabilecekleri vakıf ve cemaat yurtlarını hedefe koydular.
Barınmanın ciddi bir sorun haline geldiği lise ve üniversite dönemlerinde; dindar insanların ciddi rağbet ettikleri bu gibi yurtların kısmi çözüm oldukları, öğrencisi olan anne babalar çok yakından bilir. Önemli bir barınma boşluğunu dolduran bu yurtların, 'gençliğin dinsiz' yetişmesini sağlamakla görevlendirilen batının içimizdeki kuklaları tarafından sürekli olarak hedefe konulduklarını çok iyi biliyoruz. Böyle benzeri bir yurtta kalmakta olan bir üniversite öğrencisinin intihar etmiş olması, onları büsbütün kudurtmuş bulunmaktadır.
Sistemin; gençliği düşürdüğü çaresizliği, milli ve manevi değerlerden koparma operasyonları ve batının geleceğimiz olan gençliğin üzerine ipotek koyma planları bir araya geldiğinde, önümüzde devasa bir problemin olduğunu görmemiz lazımdır. İçimizdeki dünyevileşme hırsı, değerlerimizden ve ideallerimizden vazgeçme bedbahtlığı, inancımızı ve ibadetimizi terk etme pervasızlığı da gençliğimizi tamamen kontrolümüzden çıkarma zeminine dönüşmüş durumdadır.
Azgın azınlık mensupları, içkinin ve madde kullanımının açık bir şekilde tüketildiği yerlere, ahlaksızlığın ve kadın ticaretinin resmileştirildiği rezil bir düzene ses çıkarmazlar. Katilliğin ve hırsızlığın aleni olarak yapıldığı bir ülkede tek bir söz söylemezler. Ama maddi imkânsızlıklar içerisinde gençlerin barınıp okul okuyabilecekleri yurtların derhal kapatılması için kara propagandaya başlamaları, aslında ne kadar karanlık ve kokuşmuş bir zihniyete sahip olduklarını göstermektedir.
Bu olaydan sonra, hassasiyet sahibi ve imkânı olanların gençliğimize sahip çıkma adına, yeni yurtlar inşa etmeleri daha büyük bir önem arz etmektedir. Gençliğin barınıp inancını yaşayabileceği, ibadetini sağlıklı bir şekilde eda edebileceği her beldede, acil bir şekilde yurt imkânları oluşturulmalıdır. Gençlerimiz, batılıların ve içimizdeki karanlık zihinlerin; üzerinde deney yaptıkları bir operasyon alanı değil, geleceğimizi teslim edebileceğimiz imanlı, güvenilir, ülkesine ve milletine bağlı ideal sahibi kişiler olarak yetiştirmek durumundayız.
Bu açılacak yurtlarda; ehil, hassasiyet sahibi ve görevini ibadet bilinciyle yapacak kişiler görevlendirilmelidir. Buralardaki plan ve programlar milli ve manevi değerlerimize uygun olmalı, gençlerin ruh dünyalarına rehberlik edilmeli ve hayata daima ümitle bakacakları bir zemin daima sunulmalıdır. Şefkat ve merhamet burada çalışacakların vasfı olmalı; liyakat, dürüstlük ve adaletle davranma buralarda çalıştırılacak personelin özelliği olmalıdır.
Gençlik ve geleceğimiz, bizim için önem arz ediyorsa; kendimize ait bir yol haritasıyla yola devam etmeliyiz. Aksi takdirde başkalarının üzerimizde on yıllardır uygulamaya koyduğu projelerin basit bir piyonu olmaktan öte bir yere varamayacağız.