Son zamanlarda kan donduran haberlere tanık oluyoruz. Kundaktaki bebeğini öldüresiye döven canavarlardan, bebeğini sobaya atıp yakacak kadar canileşen yaratıklara varıncaya kadar tüyler ürperten olayları duyuyor olmak bizi insanlığımızdan utandırıyor artık. Bu canavarca his ve gaddarca öldürme eylemleri toplumsal felaketimizin ayak seslerini haber veriyor.
Toplumu inançsız hale getirmek, yıllardır resmi bir politika olarak uygulana geldi. Eğitim sisteminin yegâne hedefi inançsız/laikçi (laik değil) bireyler yetiştirmek ve İslam'a tamamen yabancı ve düşman tipler üretmek üzerine bina edildi. Gelinen noktada bu hedefin tutturulduğunu söylemek, son canice işlenen fiillere bakıldığında, rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğitim sistemi, genel anlamda bireylerin inançsız ve ibadetsiz yetişmeleri için özel olarak tasarlandı. Ve acı sonuçlarını hep beraber görmeye devam ediyoruz.
Yıllardır dizi ve filmlerin konusu da inançsızlık ve ibadetsizlik oldu. Son dönemde birkaç dizi hariç diğer bütün dizilerin konusu ahlaksızlık, adam öldürme, zina ve içkinin sıradanlığı ve ateistlerin bile bu sahnelerden midelerinin bulanacağı bir hayat tarzının ısrarla işlenmesi, toplumun dengesinin bozulmasında adeta dinamit etkisi yaptı. Eğitim sistemiyle inançsızlaştırılan bireyler, dizi ve film içerikleriyle dinsizleştirme/İslamsızlaştırma operasyonlarına tabi tutuldu.
Yazılan kitaplar, romanlar, hikâyeler ve tiyatro eserlerinin içerikleriyle de inançsızlık ve ibadetsizlik hep ön plana çıkarılmaya gayret edildi. İslam'ı ve ibadeti karalamak ve insanların hayatlarını ne kadar olumsuz etkilediğini ispatlamaya yönelik yalan ve iftiralarını sistematik bir şekilde sürdürdüler. İslam'ın ve inancın sembolleri, kötülüğün ve geriliğin sembolleri olarak işlenmeye halen de devam ettirilmektedir.
İnternet ve sosyal medyanın insanların zamanlarını, akıllarını ve hayatlarını esir aldığından beri ise toptan bir felaketin içerisine daha hızlı yuvarlandığımızı, son yaşadığımız hadiselerle bunu daha net olarak görüyoruz. Hiçbir kural ve yasal sınırlamanın olmadığı bu mecrada, yine inançsızlık, ibadetsizlik ve manevi değerlere açık saldırılar sıradan hale gelmiş bulunmaktadır. Bilgisiz ve inancına yabancılaşmış bireylerin, bu uçsuz bucaksız girdapta sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürmesini beklemek hayaldir.
Bir insana istikamet tayin eden inancıdır. Bir bireyin ahlaklı, adil ve meziyet sahibi olmasını emreden imanıdır. Bir ferdin erdemli, emniyetli ve itibarlı olmasını sağlayan ibadet anlayışı, düşünme kabiliyeti ve Allah'a yalvarıp dua etmesi, tövbe edip doğru yoldan ayrılmamasıdır. Yani bir insan mümince iman etmeli, mümince düşünmeli ve mümince yaşamalıdır.
İşte bütün bunları; toplumun ve insanın hayatından çekip alırsanız, bir proje dâhilinde ve sistematik bir şekilde inançsızlığı ve ibadetsizliği ısrarla sürdürürseniz; bebekleri döven, çocukları acımasızca sobaya atan ve sokak ortasında masum insanları öldüren ucube tipler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu acı sonuçlar bu Müslüman toplumun bilinçli bir tercihi değil, yıllardır batılıların ve yerli uşaklarının bizim üzerimizde uyguladıkları toptan yok etme projesidir.
Bu proje halen acımasızca sürdürülmektedir. Buna dur diyecek toplumsal bir bilinci çok acil bir şekilde inşa etmezsek; ileride daha iğrenç ve tüyler ürpertici haberler ve olaylar karşımıza çıkacaktır. Çözüm İslam'dır, yeniden iman etmektir. İbadeti ve ahlakı hayatımızın merkezine oturtmaktır. Mümince yeniden var olmaktır. Mümince bir hayatın inşası için çalışmaya başladığımızda, küfrün bütün hile, tuzak ve projeleri atıl kalacaktır.