Bir 28 Şubat'ı daha geride bırakıyoruz. Bundan 24 yıl önce bir post modern darbe ile Refah-Yol hükümeti düşürülmüş ve ülke enkaz yerine dönüştürülmüştü. Rahmetli Necmettin Erbakan'ın bütün olumlu gayretlerine rağmen, darbeci vampirler dışarıdan aldıkları emir gereği ülkeyi adeta yangın yerine çevirdiler. Bu yangından muaf olan yalnızca azgın azınlık bir güruh kalmıştı.

Dindar insanlara yönelik adeta bir cadı avı başlatılmış, öğrencisinden memuruna, işçisinden esnafına ve tüccarından seyyar satıcısına kadar hemen her dindar insan fişlenmiştir. Özellikle öğrencilerin okul ile ilişkilerinin kesilmesi için her türlü hukuksuzluğa başvurulmuş, iftira, tehdit ve bin türlü zulüm ile öğrencilik hayatları ve hayalleri bitirilmiştir.

Özellikle bayan öğrencilerin başörtüleriyle okula devam etmeleri engellenmiş ve okuldan atılmaları için her türlü zulüm reva görülmüştür. Binlerce insanın hayali yok edilmiş ve on binlerce hayat karartılmıştır. Bu darbenin üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bu karanlık sürecin travmalarını atlatamayan binlerce insan vardır.

Birçok devlet memuru, keyfi uygulamalarla işten atılmış, binlercesi evinde mevlit okutmuş veya dini sohbetlere katılmış diye derdest edilerek işkencelerden geçirilmiş, tehdit ve şantajlara maruz bırakılmış ve cezaevlerine atılarak hayattan koparılmıştır. Evet, sadece bu suçlamalarla yıllarca cezaevlerinde yatan insanların olduğunu, bütün bunları ehli vicdan olan hemen herkes net olarak bilmektedir. İnanmayanlar İstanbul, Ankara, Diyarbakır vb. DGM mahkemelerinin arşivlerine bakabilir.

Ülke ekonomik olarak bilinçli ve organizeli bir şekilde çökertilmiş, enflasyon %125'lere kadar çıkmıştır. 25 banka organizeli operasyonlarla, hırsızlık çeteleri eliyle içleri boşaltılarak 17 milyar dolarlık devasa bir hırsızlık arenası oluşturulmuştur. Bu ekonomik girdapta, faiz, enflasyon ve kur artışından dolayı oluşan kısır döngüde ülke ekonomisi 250 milyar dolar zarar etmiştir. Bu ve daha dehşet verici bilgi ve istatistikler MÜSİAD'ın bu konu ile ilgili raporlarında detaylı bir şekilde mevcuttur.

Ama en korkuncu ise ülke insanı, toplum mühendisliği cambazlıkları ile ülke 'bir dinsizleştirme projesine' tabi tutularak, operasyon üstüne operasyon çekilmiş ve sokaklarda dahi Müslüman bayanların başörtüsü takamayacakları konusunu çok alçakça gündeme getirme zilletinde bulunmuşlardır. 'Başörtülüler Arabistan'a' diyebilecek kadar alçalan siyasetçi ve darbeci bürokratlar türemişti.

Peki, bu 28 Şubat zulmü ülkeye ve millete niçin reva görülmüştü? Tıpkı 15 Temmuz darbecilerinin, efendilerinden aldıkları emirleri alçakça yerine getirme zilletinden başka bir şey değildi. Ama bu zelil darbeciler, 15 Temmuz darbecilerinin aldıkları cezayı almadılar. Açıkçası yaptıkları zulümlerinden dolayı milletin nazarında lanetlendiler ama maalesef bu dünyada cezasız kaldılar.

Fakat 28 Şubat zulmünün mağdurlarının acısı hala devam etmektedir. Darbecilerin cezasız kalması ayrı bir acı, bugüne kadar haklarının tazmin edilmemesi ayrı bir kanayan yaradır. STK'ların bu konuda gündem oluşturup gerekenleri yapmaması ayrı bir garabet, siyaset kurumunun bu zulmü görmezden gelerek çözüme kavuşturmaması apayrı bir acziyettir.

Aradan 24 yıl geçse bile, 28 Şubat mağdurlarının hakları tamamen iade edilmeli, bütün mağduriyetleri giderilmeli ve ihmal edilmiş hakları kesinlikle tazmin edilmelidir. Bu süreci desteklemek, ilgili yerlerde girişimlerde bulunmak ve neticeye ulaştırmak için bütün vicdan sahibi ve adalet arayışı içerisinde olan kişi, kurum ve STK'lar üzerinde bir yükümlülüktür.