Doğu Türkistan'da ikinci bir 'Endülüs' olayı yaşanıyor. Komünist Çin devleti, bütün insanlık dışı saldırılarıyla, Doğu Türkistan'ı içindeki Müslümanlarla beraber yok ediyor. Milyonlarca Müslüman işkence, hapis ve katliamdan geçiriliyor. Bir zamanlar İslam beldesi olan İspanya/Endülüs’te nasıl ki şimdi İslam'dan eser kalmamışsa; şimdi de Doğu Türkistan'da aynı senaryo devreye konulmuş durumdadır.

Yıllardan beri, zalim Çin hükümetleri sistematik bir şekilde, Doğu Türkistanlı Müslümanlara karşı bir dinsizleştirme operasyonu yürütmektedirler. Bu durum, komünizm Çin'de iktidar olduktan sonra tam bir soykırım ve toptan tarihten silme saldırılarına dönüştü. Önce devşirdikleri ajanlarla, komünizmi/dinsizliği yaymaya çalıştılar, ancak istenen başarıyı elde edemeyince; bu sefer saldırılarını çeşitlendirerek ve daha acımasız operasyonlara dönüştürdüler.

Sonra Müslümanların, kız-erkek çocuklarını alarak, kamplarda komünistleştirmeye ve daha sonra işçi/köle şeklinde fabrikalarda çalıştırmaya başladılar. Zaman içerisinde Çinli erkekleri, Müslüman Doğu Türkistanlı ailelerin içerisinde zorunlu olarak ikamet ettirmeye başladılar. Bu uygulamaya direnen Müslüman erkekleri, toplama kamplarında 'İntibak eğitimi' adı altında 'ideolojik eğitime' tabi tuttular, hapsetmeye ve istekleri dışında zorla çalıştırmaya devam ettiler.

Şimdi de geride kalan çocukları(kız-erkek) bakım evleri adı altında, aslında toplama kamplarında anne-babasız yetiştirmektedirler. Bundaki amaç ise, bu çocukların Müslümanlıkla, Türklükle ve her türlü aidiyetleriyle bir bağları kalmasın istenmektedir. Bütün bunlara paralel olarak Çinli erkekleri Müslümanların evlerine yerleştirerek, namus ve din kavramını tamamen ortadan kaldırmayı sürdürmektedirler.

Bu yapılanlarla eş zamanlı olarak cami ve ibadethaneleri (medrese, mescid), sistematik bir şekilde yıkmaya, yakmaya ve tahrip etmeye başladılar. Tarihi veya yeni olsun bütün camileri planlı bir şekilde yıkıp izlerini dahi yok ettiler. Ne yazık ki, bazı camileri eğlence ve pis işlerini içerisinde gerçekleştirme mekânlarına çevirdiler. Hatta işi o kadar ileri bir boyuta taşıdılar ki, Müslüman mezarlıklarını dahi yok ettiler. İslam'ı çağrıştıran ne varsa, yok ettiler. Halen yok etmeye devam etmektedirler.

Geçenlerde Mesut Özil, bu duruma ve İslam dünyasındaki işgal ve katliamlara işaret ederek, Müslümanları gayrete davet etti. Müslüman Uygurları toptan yok etme gaddarlığına son verilmesiyle ilgili, tabiri caizse hepimizin adına feryat etti. Normalde gür bir sesle, bu feryada karşılık vererek, bu mazlumların imdadına yetişmemiz, dertlerine çare bulmak için tek ses halinde eyleme geçmemiz gerekirken, içimizden bazı beyinsizlerin ve bilumum insanlık düşmanlarının ağız birliğiyle bu güzide futbolcuyu hedefe oturttuklarını ibretle müşahede ediyoruz.

Zalim Çin devletinin, Müslüman kardeşlerimize uyguladıkları bu vahşeti lanetliyoruz. Bu vahşete arka çıkan bütün insanlık düşmanlarını da lanetliyoruz. Zalimlerin, insanlık dışı uygulamalarını sürdürmeleri, onların çok güçlü olduklarından değil; Müslümanların ve mustazafların, Mesut Özil gibi tek ses haline gelememeleri, vicdanlarını, inançlarını, izzet ve şereflerini değil de çaresizliklerini ön plana çıkarmalarından dolayıdır.

Nerede olursa olsun, zulüm gören ve kanı akıtılan bir Müslüman varsa; diğer bütün Müslümanların bundan mesul olduklarını unutmamak gerekir. Doğu Türkistan'dan Arakan'a, Filipinlerden Hindistan'a, Afganistan'dan Çeçenistan'a, Filistin'den Libya'ya, Suriye'ye... ve daha isimlerini sayamadığımız diğer İslam beldelerinin tamamında; uygulanan zulüm ve katliamlar, Müslümanların gayretsizliğinden, ihtilaflarından ve bölünmüş, parçalanmışlıklarındandır. Çözüm ise gayrettir, tevhittir.

Gayret ile ayağa kalkanlara ve Müslümanların kardeşliği için dertlenenlere selam olsun...