Eğitim sistemimizin yerli ve milli olmadığının en bariz örneği, '10 Kasım' dolayısıyla çocuklara 'resimlere' secde ettirilmesidir. Mevcut eğitim sistemimizin ana omurgasını sekülarizm oluşturmaktadır. Yani dini olan her şeyin sistemden çıkarılması, din dışı/putperestlik olan her şeyin yapılmasının teşvik edilmesidir.
Malum putperestlik, geçmiş dönem kavimlerinin dini inançlarını terk ederek; kendi elleriyle yonttukları taş ve ağaç parçalarına/heykellere tapınma durumudur. İnsanlar Allah'ın varlığına ve birliğine aykırı olarak, bir ağaca, bir heykele veya bir resim karşısında eğilmesi, tazimde bulunması ve ona tapınmasıdır. Bu tür insanlar, akıldan yoksun olarak nitelendirilir ve yapılmış bir resme/heykele ibadet edecek kadar ilkel bir inanışa sürüklendiği kabul edilirdi.
Bunun belki de en uç örnekleri Uzakdoğu’da, bir takım heykellere tapınma ve Hindistan gibi yerlerde ineklere ibadet edecek kadar insanlık onurundan uzaklaşmak biçiminde ifade edilebilir. 21. yy karanlık asrında, insanlar bu sefer nefislerini, heva ve heveslerini ilah edinmiş durumdadır. Bir de ilahlaştırılan bir takım beşeri ideolojiler ve bu ideolojilerle beraber ilahlaştırılan birilerinin, arakasına sığınılarak sergilenmeye çalışılan putperestliklerdir.
İşte eğitim sistemimiz, ilahlaştırılan 'Kemalizm' ve Kemalizmin içerisine doldurulmaya çalışılan fıtrat dışı her uygulama, akıldışı her isteğin, içinde çokça yer aldığı zemin haline getirilmiştir. Batıdan alındığı iddiasıyla uygulamaya konulan eğitim sistemimiz, aslında İslam inancından tamamen arındırılmış, Müslüman fıtratına tamamen aykırı ve gelecek nesillerin din ile bütün bağlarının tümden koparılmasını hedefleyen bir formata dönüştürülmüştür.
Kemalizm arkasına sığınılarak; sol, sosyalist ve ateist ne kadar bağnaz, çürümüş ve kokuşmuş 'hinlikler' varsa, eğitim sisteminin esası haline getirilmiştir. Bu aşırılıklar toplumumuzun değerleriyle asla bağdaşmadığı gibi, değerlerimizi ve inanç sistemimizi sistematik bir şekilde yok etmeyi de hedeflemektedir. Ve bunu çocuklarımıza resimler önünde secde ettirilerek sürdürmektedirler.
Bu fiilleri gerçekleştirenlerin, basında yer aldığı kadarıyla münferit bir olay olmadığı, bilakis çok yerde ve aynı formatta gerçekleştirilmesi, sistematik bir çalışma ürünü olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Bu ve benzeri eylemlerin, eğitim sisteminin kodlarının hala kimler tarafından belirlendiği, 'dindar nesil' vizyonunun kasıtlı bir şekilde sabote edilmeye çalışıldığı net olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu ülkenin, bu coğrafyada hayatiyetini sürdürebilmesi, ancak dindar bir nesil ile mümkündür. Putperest bir nesil ile bu coğrafyada, bu ülke; ne savunulabilir, ne de daha ileriye taşınabilir. 15 Temmuz darbe girişiminde dindar insanların canı pahasına, kurşunlara ve tanklara göğsünü siper ettiğini dünya âlem gördü. Ve yine bu zorlu gecede, putperest anlayışlarda olanların; makarna kuyruklarında ve ATM önlerinde korkakça beklediklerine şahit olduk.
Eğitim sistemi, yerli ve milli değerlerimizi barındıracak şekilde yeniden 'kodlanmalıdır'. İnancımızı eğitim sistemimizin esası haline getirmediğimiz müddetçe; insan fıtratına aykırı bu çağdışı uygulamaları görmeye devam edeceğiz. Bu çağdışı uygulamalar da, bizi/toplumu 'başkalarının'/ülkelerin kulu kölesi olmaya mahkûm edecektir.
Kenan ÇAPLIK