Malumunuz "14 Şubat Aziz Valentin (sevgililer günü)" gününü geride bıraktık. Bizimle hiçbir ilgisi olmayan bu gün, tamamen kapitalizmin sağlam bir dişlisi haline gelmiş durumdadır. Birden çok fayda sağlamaya yönelik ortaya konulmuş bir projedir.

Batılıların bu günü kutlamasını anlayabiliriz. Hatta bizi ve kendi kendilerini sömürmelerini ve bugünü müthiş bir rant aracına dönüştürmelerini de bir yere kadar anlamlandırabiliriz. Ancak bizde kendini kaybetmiş, değer yargılarını bir kenara bırakmış ve tamamen benliğini, kimliğini kaybetmiş olanlara baktığımızda ne derece acı bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı üzülerek görüyoruz.

Batı 'bu gün' ile kendi insanını maddi olarak sömürmenin hesabını yapmakta, onları kontrol altında tutmanın bir yolu olarak görmektedir. Ancak bize sıra gelince birden fazla hesap ile karşılaşmaktayız. Belki sadece maddi olarak sömürülmüş olsaydık, maddi zararımıza hayıflanır bir daha bu zararla karşılaşmamaya çalışırdık. Oysa esas zarar, bizim bir Müslüman olarak 'Aziz Valentin' gününü kutlamak gibi bir basiretsizliğin içine yuvarlanmış olmamızdır.

Bu basiretsizlik bizi o kadar kör etmiş ki, bir papazın gününü kutlamak, sevgililer günü olarak bize yutturulmuş, hem maddi olarak sömürülmemiz sağlanmış hem de dinimizce haram olan gayrı meşru ilişki, normal hayatın bir parçasıymış gibi dayatmayla karşı karşıya bırakılmışız. Burada esas hedef müslümanların, bu adım ile ahlaksızlaştırılması ve haramlarla dinlerinden uzaklaştırılmasıdır. Bu işin batılılar ve yerli işbirlikçileri için kârı ise bu ve benzeri günlerde elde edilen maddi hâsılattır.

Bunun gibi ifsat projeleri amacına ulaşmış olacaktır ki, son zamanlarda 'cinsiyet eşitliği' şeklinde daha tahripkâr projeler uygulanmaya konulmuş durumdadır. Okullarda daha önce 'ETCEP' projesi adı altında ilk adımı atıldı ve proje tamamlandı. Şimdi üniversitelerde bu proje uygulanmaya konulmuş durumdadır. Kısmi tepkiler üzerine bu proje yavaşlatılmış olabilir. Ancak tamamen vazgeçilmiş değildir. Hatta bazı üniversiteler bünyesinde 'bu işin enstitüleri' kurulmuş durumdadır.

Son olarak Milli Eğitim Bakanlığından Hindu/Budist ibadeti olan 'yogayı' okullarda uygulamaya konulmasına yönelik haber gelmeye başladı. Yoganın propagandası yapan bir takım kitapların, bakanlıkça tavsiye edilen kitaplar arasına alınması ise işin vahametini ve acilen tedbir alınması gereğini ortaya koymaktadır. Dini ve kültürel değerlerimize tamamen aykırı olan bu türden 'saldırı projelerin' hala bürokrasinin eliyle itibar görüyor olması, insanımızı gelecek adına ciddi bir şekilde endişelendirmektedir.

Dini değerlerimizin adım adım toplum hayatından ve eğitim sisteminin içinden çekilip alınması, onun yerine insanın fıtratına ters ne kadar yabancı ve zararlı adımlar varsa getirilip yerleştirilmesi, aslında bizim sonumuzun başlangıcının adımlarıdır. Bu adımlar her gün peşi sıra hayatımızın her alanını işgal etmektedir. Bu işgal 'Aziz Valentin/Sevgililer günü' ile şimdilik kimlik bunalımında olan insanımızı çepeçevre kuşatmıştır.

Yeni neslin inşasında maalesef 'saldırı projeler' dini değerlerimizden daha fazla etkili olmaktadır. Bu böyle devam ederse, yeni yüzyılda 'bize ait bir neslimiz' ve var olma mücadelemiz de olmayacaktır.

Kenan ÇAPLIK