Onlar iktidara gelmeyi ve ideallerini gerçekleştirmeyi hayal ederlerdi. Bunun için gecelerini gündüzlerine katarak çalışır, emin adımlarla yollarına devam ederlerdi. Ve bir gün iktidara geldiler, sıra hayallerini gerçekleştirmeye gelmişti. Büyük hayalleri vardı. Sadece ülkeyi değil, belki de bütün bir ümmeti kurtarmaya ve yeniden ihya etmeye yönelik 'havsalalara dahi sığmayan' ideallerdi bunlar.
İdeallerini adalet üzerine inşa edecek, kendi dönemlerinde herkese eşit mesafede davranacaklardı. Rüşvet ve adam kayırma gibi ideallerini gerçekleştirmeye engel olan insanlık dışı muameleleri toptan ayaklarının altına alacaklardı. Hele liyakat sahibi olmayan hiç kimseyi kendi içlerinde barındırmayacak ve ideallerine giden menzilde, bu ulvi hedefin sorumluluğunun bilincinde olmayan 'her devrin adamlarına' asla geçit vermeyeceklerdi.
Ancak iktidara gelir gelmez, bu idealleri gerçekleştirmek yerine bunların içini boşaltmaya başladılar. Dava arkadaşları yerine, 'bunlar işlerini profesyonelce yapıyor' dedikleri, her kılığa girebilen insanları baş tacı ettiler. Büyük bir idealle başladıkları yollarına, büyük bir hayal kırıklığı ve ümitsiz bir şekilde devam ediyorlar. İdealleri onlara yabancı gelmeye başladı veya çok kötü bir şekilde dönüştüler.
Hele adalet konusunda özlemini çektikleri idealleri, onları en fazla heyecanlandıran konulardandı. Yıllarca zulüm görmüş, hiçbir zeminde 'adalet'in a'sına dahi rastlamamışlardı. İlk öncelikleri adaleti inşa etmek olacaktı. Yasalar değişti, gruplar değişti ama anlayış değişmedi.
Eskiden Ergenekon yargısı/28 Şubat yargısı derken FETÖ yargısı işi devraldı. Şimdi yine adalet arıyoruz. Birilerinin yargısı değil, sadece adalet istiyoruz. Aslında çok şey de istemiyoruz.
Toplumları ve devletleri ayakta tutan adalettir. Eğer bir beldede adalet yoksa zulüm vardır. Zulmün olduğu yerde de çürümüşlük/çöküş başlamış demektir. Her türlü keyfiliğin alenileştiği bu tür zeminlerde rüşvet, yolsuzluk ayyuka çıkar ve 'benim adamım' anlayışları sistemin ana karakteri haline gelir. Biz adalet beklerken, birileri bu işin rantından yeni sermayeler devşirdi. Biz mazlumlar ideallerimizin gerçekleşmediğine ağlarken, birileri ideallerimizin içini boşaltmanın sevincini yaşamaktadır.
Mahkeme kararlarına baktığımızda, hukuka olan güvenin sistematik bir şekilde her gün biraz daha yok edilmesine çalışıldığını görüyoruz. Adeta alınan her bir mahkeme kararıyla, ideallerimizin boş hayallere dönüşmesine özel bir gayretin gösterildiğine şahit oluyoruz. Hayallerimizin bir bir suya düşürülmesi ve ideallerimizin 'Kaf Dağının' arkasına hicret etmesinin sağlanması, aslında Ergenekon/28 Şubat ve FETÖ'nün bütün kurum ve kuruluşlarda tam takır çalışmalarına devam ettiğini bize göstermektedir.
Ve bu durum kesinlikle bize göstermektedir ki, 15 Temmuz darbesi gibi benzer darbe girişimlerinin ihtimali çok ta uzak değildir. Balyoz darbesi gerçekleşmedi, 15 Temmuz'da hedeflerine biraz daha yaklaştılar. Bir sonrakinden vazgeçeceklerini sanmak, Ergenekon'u ve FETÖ'yü tanımamak demektir. Zıt gibi görünen bu ikiz kardeşlerin evveliyatlarını biraz irdelersek, ne demek istediğimiz daha net bir şekilde anlaşılacaktır.
Mazlumların ve mağdurların ideallerinin içi tek tek boşaltılmasın...