Bütün öğretmenlerimizin '24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum. Öğretmenlerimize sıhhat, afiyet ve daimi başarılar diliyorum. Öğretmenlerin sadece 'bir günde' hatırlanması aslında eğitime ve geleceğimize bakış açımızı da ortaya koymaktadır.
Eğitim sistemimiz bir türlü 'bizim' diyebileceğimiz bir formata oturtulmadı. Hep batıya yüzümüzü döndük. Onların değerlerinin yüceliğini işlemeye çalıştık. Nesillerimiz hep onların o 'yüceliğine/muasır medeniyet seviyesine' ulaşılması yalanıyla uyutuldu. Bir türlü bu 'Kaf dağının arkasındaki' hedefe de ulaşamadık. Bu hayale ulaşma mücadelesi/kompleksi halen de devam etmektedir.
Değer yargılarımız, bilinçli bir şekilde düşman ilan edildi, görmezden gelindi. İnanç değerlerimiz ötekileştirilerek toplumun hayatından çıkarılması için, eğitim sistemi bir laboratuar olarak kullanıldı. Ve halen de kullanılamaya devam edilmektedir. İşte böyle bir anlayışın hâkim olduğu bir zeminde öğretmenlik yapmak hiçte kolay olmayacaktır.
Kendi değer yargılarımızın merkeze alındığı bir eğitim sistemi en doğal olanıdır. 'Bir özlem' olarak bunu hep istemekteyiz, anacak uygulamalarımız sürekli bize dışarıdan dayatılanlar olmaktadır. Bu ikilemde yetişen nesiller bir türlü 'kendileri' olamamakta, hep eziklik içinde yetişmek gibi bir ruh hali içerisinde yola/hayata devam etmektedirler.
Zaten olumsuz bir eğitim sistemimiz var, bu yetmiyormuş gibi, öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılması sıkıntısı ile de karşılaşmaktayız. Toplumun tamamını inşa etmekte olan öğretmenlerin, toplum nezdinde hiçbir itibarlarının bırakılmadığını da söylemek gerekir. Öğretmenlik mesleği de tercih sıralamasında sürekli en alt sıralarda yer almaktadır. Oysa toplumda ilk akla gelen ve ilk tercih edilmesi gereken mesleğin öğretmenlik olması gerekmez mi?
Eğer nesillerin yetiştirilmesinde en asli unsur öğretmenlik ise, bu meslek; en itibarlı hale getirilmelidir. İtibarlı bir mesleği icra edecek olan öğretmenler de itibarlı olacaktır. Bu anlayışla itibarlı nesiller de yetişecektir. Sürekli azar işiten, hakarete uğrayan ve çirkin saldırılarla dayak yiyen bir öğretmen profilinden çok da bir şey beklenemez. Herkes 'öğretmen benim çocuğumun yetiştiricisidir' yaklaşımı içerisinde olmalı ve bu anlayışla öğretmen ile öğretmenlik mesleğine bakış açımızı yeniden şekillendirmeliyiz.
Bu amaçla, öğretmenlik mesleğini itibarlı hale getirmek için, ekonomik olarak cazip hale getirmeliyiz. Öğretmen yetiştirme sistemi toplumun hassasiyet ve inanç esaslarının merkeze alındığı bir anlayışla yeni baştan düzenlenmelidir. AB/Batının direktif ve kaygılarıyla değil, manevi değerlerimizle inşa ettiğimiz bir eğitim sistemiyle öğretmenlerimizi ve yeni nesillerimizi yetiştirmeliyiz.
Öğretmenlerimiz de yeni neslin yetiştiricileri olduğu bilinciyle mesleklerini icra etmelidir. Bir tane ferdin bile eğitilmesi mümkün olduğu, ihmal edilmesi durumunda vebal altında kalacaklarını unutmamalıdırlar. İslami ve insani sorumluluklarını yerine getirmek için gece gündüz çalışmalarını fedakârlık içerisinde sürdürmeleri gerekir. Zira toplumları eğitmek peygamberlik mesleğidir. Bu meslekte yorulmak yoktur, vazgeçmekte...