Malum ekonomik bir kriz çıkardılar, dolar kuru üzerinden adeta ülkemizi ve bütün bir milleti soyup soğana çevirdiler. Yıllardır kıt kanaat, zar zor geçinmeye çalışan halkın, bütün sermayesini birkaç günde fahiş oranda yapılan zamlarla dehşet bir soygun gibi iç ettiler.
Daha dolar artmadan/arttırılmadan zam dehşeti ile karşılaştık. Dolar en çok % 38 arttı, oysa % 200'lere varan zamlara şahit olduk. Meğerse yıllardır pusuda bekleyen zam heveslileri vardı da biz fark etmemişiz. Ama öyle büyük hırsla bekliyorlardı ki, adeta bir dolar artışını dört gözle bekliyor, ancak bir türlü dolar artışının gerçekleşmemesinin kahrından 'verem' olmuşlar da haberimiz olmamış.
Şu an dolar 5,4 TL seviyesinde olmasına rağmen, üzülerek söylemek zorundayım ki, hala artan fiyatlara şahit oluyorum. İnanmayan varsa, marketlere uğrasın, giyim ve ayakkabı satan yerlere bir göz atsın, ne demek istediğimi net olarak göreceklerdir. İbreler doların daha düşeceği yönündedir. Ancak fiyatlarda en ufak bir indirim bir tarafa, hala dolar kurunu bahane ederek fiyat yükseltme cambazlığında bulunuyorlar.
Bu işin soyguna varan kısmını gerçekleştirenler (bu zincirin içerisinde her kimler yer alıyorsa), geri adım atmayacakları aşikârdır. Zira bu kriz ortamında servetlerine servet katanlar, bu aç gözlülükle daha uzun süre bu karlı işten vazgeçmeyeceklerini tahmin edebiliyoruz. Ancak kontrol mekanizması dediğimiz hükümetin ve yetkili mercilerin bu işin üzerine gitmemesi ve gerekli tedbirleri almaması daha tehlikeli bir durumu karşımıza çıkarmaktadır.
Zira fırsatçıların yakasına yapışamayan bir yönetim, işlerin daha da kaotik bir hal almasına zemin hazırlıyorlar demektir. Hesap verme endişesi olamayan fırsatçıların yarın çok daha büyük belaların tetikçileri olarak karşımıza dikileceklerdir. Başka ülkelerde beş kuruşun hesabını yapan yetkililer, ülkelerinde tertip ve düzeni tam anlamıyla sağlamışlardır.
Kimin ne kazandığı, nasıl kazandığı, nereden kazandığı ve bu kazançtan vergilendirmeyi tam olarak yapıp yapmadığı hususlar, en ince detaylarına kadar inceleme altına alınır ve eğer gerekiyorsa en sert şekilde cezalandırmak kaçınılmamaktadır. Bundan dolayıdır ki, kimse kolay kolay kural dışına çıkmayı aklına bile getirmemektedir.
Başka bir husus devletin her kademesinde görülmekte olan aşırı israfın önüne geçilecek adımların uygulamaya konulmamasıdır. Uygulama diyoruz; zira herkes ahkâm kesmekte, ancak uygulama konusunda en ufak bir değişiklik olmamaktadır. Bu israf pervasızlığı sürüp gittikçe, 'dışarıdan bize ekonomik saldırı var' nakaratını tekrar etmemizin bir anlamı da olmayacaktır.
Hele rüşvet iddiaları bizi ciddi şekilde endişelendirmektedir. Çürüme başlamışsa, tükenişin başlangıcındayız demektir. Tedbir alınmalı, hem de olabildiği en hızlı şekilde. Yoksa... Eğer geç bir tedbir alınırsa bile, tükenişin önü alınmayacaktır. ANAP örneği daha çok taze bir şekilde hafızlardaki yerini korumaktadır.