Papaz krizi artarak devam ediyor. Duruma bakılırsa daha da ileri bir boyuta taşınacak. Ancak bu kriz sadece papazın bırakılmamasıyla açıklanamaz. Perde arkasında daha büyük sebeplerin olduğunu söylemek kehanet olmayacaktır.
Türkiye-ABD ilişkileri eskiden beri ABD lehine işlemeye devam etmektedir. Sürekli gerginlik ve saldırı şeklinde geliştirilmeye çalışılan ilişkiler ve ortaya çıkarılan sorunlar, çok yönlü bir pazarlık konusu haline getirilmeye çalışılmaktadır. Çözüm bulmaya sıra gelince de ABD çıkarlarının kesinlikle ön planda olduğu bir zemin oluşturulmaya çalışılmaktadır.
ABD'nin istek ve emirleri, kendisi dışındakilerin hepsinin kayıtsız şartsız teslimiyetini gerektirmektedir. ABD'ye boğun eğmek ise zilletten başka bir şey değildir. Zira sadece kendi çıkarları vardır. Kendi çıkarlarına halel gelirse herkes düşmandır ve yok edilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede ilişkilerini kurmakta ve herkesin istisnasız bir şekilde bu emir komuta zinciri içerisinde yer almasını istemektedir.
Papaz Brunson da her türlü melaneti işledi, sıra yargıya hesap vermesinin istenmesine gelince kıyametleri koparmaya başladılar. Küresel şer organizasyonları içerisinde yer alan bütün odakları harekete geçirerek bir ekonomik savaş başlattılar. Bu savaş kısa vadede bitecek de değildir. Çünkü Türkiye emir komuta zincirini bozdu. Türkiye'ye verebilecekleri en üst seviyede zararı vermeye devam edecekler.
Ya Türkiye girişilen bu tam bağımsızlık mücadelesinde rüştünü ispat ederek, istediği bir strateji ile yoluna devam edecek ve büyük devlet olma iddiasını gerçekleştirecektir. Ya da boyun eğerek yıllardır kabullendiği emperyalizmin ileri bir karakolu olma basitliğini sürdürecektir. Ancak Türkiye, ABD'den gelecek her türlü emir ve direktifi kabullenecek bir ülke olmadığını ispat etmek zorundadır. Büyük ülke olma iddiası da böylesi bir durumda kesin bir kararlılıkla dik bir duruş sergilemeyi gerektirir.
Tabi böyle iradeli bir karar alındığında, dışarıdan kesinlikle geleceğine inandığımız ve şimdi tam olarak maruz kaldığımız ekonomik bir savaşın içinde kendimizi bulabiliriz. Ekonomik savaş ile beraber, diplomatik, askeri ve siyasi daha birçok ambargo ile karşılaşabiliriz. Bu durum iradesini ortaya koyan bütün ülkelerin başına gelecek bir saldırıdır. Ya zillet içerisinde bir bağımlılık, ya da izzet içerisinde bir mücadele...
Papaz bırakılmayıncaya kadar, Türkiye'ye yönelik saldırı ve yaptırım kararları peş peşe gelmeye devam edecektir. Türkiye, ABD'nin dümen suyunda gitmeyi kabul etse bile yaptırım ve saldırılardan emin olmayacaktır. Zira verilen taviz, başka tavizlerin de peşinden verilmesini mecburi kılacaktır. Ancak, ortaya konulacak dik ve onurlu bir duruş, beraberinde ciddi sorunları barındırsa da, kesinlikle bağımlılıktan kurtulmak için en avantajlı bir adım olacaktır.
Bu ekonomik savaş kısa vadede birçok kişinin canını incitecektir. İnsanlarımızı umutsuzluğa sevk edebilir. Hem insanlarımız, hem de ülke yönetimi pes edebilir. Ancak bu durum, emperyalizmin varmak istediği hedeftir. Onun için emperyalizmin ve ABD'nin başarılı olmaması için herkesin bilinçli bir birey olarak gardını almalı, bize yönelik yaptırımların perde gerisini görmeli, bu saldırı ve tahakküm altına alma mücadelesinde onları alt edecek bir feraset ortaya koymalıyız.
Bizler bir bütün olarak böylesi bir mücadele verirken, ülke yönetiminin de adaleti tesis etmesi, yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırmayı en sert şekilde cezalandırması, 'her devrin adamı olan rantçıların' ellerinin ayaklarının kesilmesi gerekmektedir. 'Bu ülke benim' diyebileceğimiz bir kardeşlik zemini oluşturmamız kaçınılmazdır. Bir, beraber ve eşit olduğumuz bir ülkede, emperyalizm her gün yeni bir saldırı gerçekleştirse bile, yenilmeye mahkûm olacaktır.