NATO`nun 2010 Lizbon Zirvesi`nde kabul ettiği füze savunma sistemiyle ilgili radarların Türkiye`de yerleştirileceği yer belli oldu.

 

Kamoyuna yansıyan bilgilere göre, yeri sır gibi saklanan radar, daha önce ABD tarafından kullanılan ancak Ekim 1998`de devre dışı bırakılan Diyarbakır`ın Pirinçlik köyündeki askerî tesislere konuşlandırılacak.

Bulgaristan, Romanya ve Akdeniz`deki savaş gemilerine konuşlandırılması planlanan füzeler, Türkiye`deki radarın tespit ettiği düşman füzelerini vuracak.

NATO, açılımı Kuzey Atlantik Paktı... Rusya`nın dünyayı kasıp kavuran komünizm rüzgarına karşı kurulmuş bir birliktelik... Bir zamanlar komünizm, kapitalizm karşısında ciddi bir tehlikeydi. Kapitalizm, mülk edinmenin önünde hiçbir engel bırakmayan ve tüketimde de sınırsız ve haksız  bir özgürlük sunan kör bir zihniyettir. Bu anlayış, toplumdaki sosyal adalete bir dinamit olup dengeleri güçlünün lehine bina eden zengin-fakir, patron-işçi, yönetici-yönetilen arasındaki sınıf farkını belirginleştiren vahşi bir kudurganlıktır.

Her ne kadar Komünizm, etkili sloganları ve emekçi kesime tatlı gelen söylemleriyle hızlı bir potansiyele ulaştıysa da birçok yerde sosyalist devrimi halklara sunduysa da onun da insani ve manevi değerlere yaklaşım ve insani sorunlara çözüm açısından çürüklüğü orta yerdedir. Komünizm, zahiren bireylerin eşitliğini ve malların devlet eliyle tekelleşip dağıtılmasını öngören ve özgürlükçü söylemler için cazip gelen bir ideolojik yapılanma olsa da derinden derine elit kesime hizmet eden gizli bir kapitalist anlayışa sahiptir.

Dostlar alış verişte görsün türünden imkan ve mekan kapmanın getirdiği sanal bir düşmanlık ve kapışma bu iki güç arasında on yıllarca sürdü. Sovyet Rusya`nın dağılması ve Komünizmin tarih çöplüğüne atılmasıyla NATO, ilkesel olarak işlevsiz kaldı. Dolayısıyla doğal olarak lağv edilmeliydi. Oysa gerçek göründüğü gibi değildi. Kapitalizm, sadece göz diktiği verimli topraklara ve Rusya`nın sıcak denizlere ulaşma hayaline karşı asıl düşmanını ötelemişti. Çünkü sömürü üzerine rant sağlamaya çalıştığı İslam topraklarına aynı sömürü mantığı üzerine Komünizm, göz dikmişti.

Bugün ise çakma rakibinden yoksun bir NATO, asıl yüzünü ortaya koymuş ve tehdit sıralamasında düşmanının İslam ve Müslümanlar olduğunu deşifre etmiştir. İşgal edilen topraklarda hangi halkların yaşadığına ve NATO savunma füzelerinin konuşlanması için hangi topraklarda kime karşı üslerin kurulduğuna bakmak şeytani niyetin anlaşılması için yeterlidir.

Siz hiç ABD ve NATO`nun israil, İngiltere veya Fransa`ya karşı bir savunma taktiği geliştirdiğine ve bu amaçla üsler kurduğuna şahit oldunuz mu?

Acaba NATO, İslam topraklarına niçin konuşlanmak ister?

Mafya, sömürü, ahlaksızlık, zulüm gibi noktalarda Amerika, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan benzeri ülkeler ciddi rakip olarak dururken NATO`nun bunu görmezlikten gelmesi ve bizim topraklara yerleşme aşkı nereden geliyor?

Çünkü, hız kesmeyen teknolojik gelişmelere, tükenmek bilmeyen tüketim hırsına ve bitirilmesi hiç istenmeyen modern hayata lazım olacak hammaddeler ve ürünler İslam topraklarında büyük bir iştah olarak duruyor!

Çünkü İslam, kapitalist zihniyetin özü olan tefecilik ve faizi haram saymış; sosyal hayatı adil paylaşım adına zir u zeber eden bu haramlarla mücadeleyi farz kılmış!

Çünkü, İman dairesi ahlaki bir toplumun edep binası üzerine inşasını amaçlar; oysa çağdaş yaşam ise çıplaklık kültürünü yerleşik kılıp şehevi bakışlara habis bir özgürlükle ahlaksızlık ve tesettürden soyutlanmış bir edepsizlik sunar!

Çünkü, Allah`ın dini adaleti ayakta tutacak doğru şahitler toplumunu salık verir; yani güçlünün değil, haklının haklı olduğu sosyal bir düzeni işaret eder!

Bu haliyle İslam, kapitalist anlayışın haramlar ve haksızlıklar üzere edindiği her türlü kazanım ve sermayeye “DUR!” der. Sermayesi tükenmek üzere olan bir tüccarla karşılaştırılırsa NATO`nun İslam topraklarına karşı niçin bu kadar hevesli ve Müslümanlara düşman olduğu görülür!