Şeytan ve dostları, insanları doğruluk yolundan saptırmada tesettürsüzlüğü/çıplaklaştırmayı en büyük silah/hile olarak kullanmışlar. Çünkü örtüsüzlük, insandaki hayâyı büyük oranda dejenere etmektedir.
Hayâsızlık, utanma duygusunu insandan alır ve iffet güzelliğini yok eder. Haliyle böyle bir insan, insanî erdemlerden kendini sıyırdığı ve bakışları salt bedenî beğenilere sunduğu için hayvani güdüyle hareket eder.
Takva ve erdemle hareket eden bir insanlık, ezeli düşman şeytan ve yarenlerinin işine gelmez. Bu yüzden onun bütün desise/tuzakları hayvanî güdülerle hareket edip şehvet uçurumlarında yuvarlanan, zulümle azgınlaşan, haksızlıkla palazlanan bireyler oluşturmaya dönüktür.
Tesettürsüzlük de onların bu iblisçe amaçlarına hizmet etmekte bulunmaz bir Hint kumaşıdır. Dolayısıyla açık saçıklığa dört elle sarılırlar ve bu hali meşrulaştırmak için de kadın hakları/medeni kanun/ çağdaşlık gibi argümanlara sığınırlar.
Türkiye`de on yılı aşkın bir süredir iktidar olan AK Parti hükümetinin “Andın kaldırılması, derin devlet işleyişini büyük oranda devre dışı bırakması...” gibi birçok radikal adımlarına rağmen tesettür/başörtü konusunda bir ileri iki geri adım atması, tesettür aleyhindeki iffetsizlik/edepsizlik lobisinin pes etmeye yanaşmamasının bir yansımasıdır.
Teknolojik bir üründen gıdasal bir mamüle, tartışma programından haber bültenine, butik işyerlerinden AVM`lere kadar hayatın topluma açılan her kapısında kadın varlığının bir vitrin olarak nerdeyse mecburi hale getirildiği malumumuzdur. Elbette bu, kadına verilen bir değerden veya kadını sosyal hayatın her alanında erkekle aynı noktada işlevsel hale getirmek istemenin bir sonucu değildir.
Çığırtmalar, sloganlar, söylemler, çabalar her ne kadar kadına değer vermek/haklarını elde etmek gibi görünse/gösterilse de bu büyük bir aldatmadır; çünkü iş pratiğe dökülünce bunun böyle olmadığı ve bu konuda söz ve yetki sahiplerinin doğru davranmadığı görülür.
Eğer, kadın hakları savunucusu/feminist geçinen bu insanlar kadına değer verdikleri noktasında samimilerse o zaman iş alanındaki ve sosyal faaliyetlerde kadının zekâ işlevselliğinden ve iş ortaya çıkarma becerisinden istifade etmeye çalışsınlar. Onun yabancı bakışlara karşı güçlü bir kalesi olan hayâsına ve bu hayânın en somut yansıması olan kadınlık cazibesini setreden tesettürüne dokunmaktan/el uzatmaktan vazgeçsinler.
Kadın, onların pis duygularına/şehevi nazarlarına hitap edecek bir konum/görünümdeyse o asla örtünemez; ama onların ayak işlerini gören bir hizmetçi, tarlada çalıştığı için elleri nasırlaşan ve yüzü güneşte yanan bir ırgat, yaşını başını almış acuze bir kadınsa “benim ninem de örtülüydü!” gibi ti`ye alan ifadelerle örtünmesine karşı çıkmazlar.
Bu algıya sahip insi şeytanlar için kadın, ancak cinsel bir objedir ve bu obje şehevi nazarlara bir cazibe olarak sunulan bir vitrin/vizyondur. Kadın için bunun dışında söyledikleri ve istekleri koca bir yalandır. Bu yalan, kendi kirli ve modern(!) âlemlerindeki “aldatmalar, flörtler, gay/lezbiyen ilişkiler, boşanmalar”la mumlarını daha yatsı olmadan hakikat güneşinin karşısında gündüz gözüyle söndürmektedir.
Şer kulvarda başörtüsü/tesettüre bakış bu iken başörtüsüne özgürlük sloganı ve misyonuyla Müslüman halkın oy/sorumluluğuna talip olanların “çıraklık, kalfalık” döneminden “ustalığı” da aşan bir dönemde halen başörtüsünü ancak bazı alanlarda serbest bırakabildiler.
Asker, polis, yargıç, savcıların bu serbestlikten istisna edilmesi; vekilin TBMM`ye, öğretmenin derse başörtülü girmesi mümkünken öğrencinin okuluna başörtüsüyle girememesi AK Parti hesabına yaman bir çelişkiyken yıllarca başörtüsü mücadelesinin simgesi haline gelen Hüda Kaya`nın “Başörtülü bir hayata tahammülümüz yoktur!” diyen Marksist, sosyalist HDP cephesine hem de kurucu üye olarak katılması asla izahı olmayan bir tutarsızlık ve fütursuzluktur.
CHP`nin başörtü/tesettür düşmanlığına değinmeye ise hiç gerek yoktur; çünkü onların başörtü/lü/ye tahammülü sadece azgın boğaların kırmızıya tahammülleri kadardır.
Allah`a emanetsiniz!