Ülkemizde gelinen noktada eğitim politikası ve algısı sil baştan girişimlerle yazboz tahtasına dönmüştür. Müfredat değişikliği kararı ve atılan adımlar eğitimde yakın yarınlar adına sağlıklı bir gidiş ve süreç zor olsa da umut edilebilecek bir ihtimal olmalıdır. Yeni eğitim müfredatını incelerken geçmiş yılların hep birer pişmanlık karesiyle dolu olduğunu gördük. Bizi pişman eden, üzen ve bize ‘vah!’ dedirten bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:

Yukarıda bahsettiğimiz ve bahsedemediğimiz birçok problemin çözülmesi elzemdir. Bunun için eğitimle ilgili herkes sorumluluk duygusu taşımalı, inisiyatif almalı ve elini taşın altına koymalıdır. Bu noktada en çok MEB’deki ilgili koordinasyon birimleri çaba göstermelidir. Aşağıda sıralayacağımız soruların iyi anlaşılması, cevap ve uygulamalarının doğru yapılması problemleri tümüyle çözmese de minimize edecektir:

Meramın anlaşılması ve ‘Arife tarif gerekmez’ çerçevesinde sıraladığımız bu ve benzeri sorular daha da çoğaltılabilir.

Doğru, verimli, bilimsel ve yeterli öğrenme/öğretmenin yolu ‘iyi bir program, güçlü bir alt yapı; nicelik, nitelik ve fiziki yapı olarak yeterli kurumlar, donanımlı eğitimciler, duyarlı veliler, güvenilir ders materyalleri, sağlam bir sistem, hızla gelişen teknolojiye ayak uydurma, inancı ve ahlakı kuşanmış bireyler’le mümkündür.

Okullaşma ile somutlaşan eğitim ve öğretim alanı ihmal, eksiklik ve günübirlik uygulamalar istemeyen önemli bir alandır. Bu alanın birey, toplum, insanlık ve yarınlar için en faydalı olabilecek şekilde kullanılması ve değerlendirilmesi kaçınılmaz bir realitedir. 

"Milenyum" denilen bir dönemden bahsediyoruz ve bu dönemi yaşıyoruz. Bu zamanın çocukları ve gençleri aynı zamanda bu dönemin çok açık örnekleridir. Duruşu, bakışı, algısı ve davranışıyla bu çocuklar ve gençler yepyeni bir nesli temsil ediyorlar. İnternet, sosyal medya, dijital veya cep telefonu nesli diye de isimlendirebileceğimiz bu kuşak için, tüm ileri teknoloji araçları, bireysel yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Teknolojik ve sanal imkânlara bağlı olarak bir hız ve karmaşa içerisinde koşan ve büyüyen bu nesil maalesef doğru davranış edinmeye, düzenli çalışmaya, büyüklerden rol model devşirmeye ve sağlıklı düşünmeye zaman ayıramıyor. Her türlü bilgiye telefon veya bilgisayarla anında ulaşabilen, o bilgiyi avucunun içinde gören bir nesil ister istemez kolayca sahiplenmek isteyen, tatminsiz ve sadakatsiz bir insan yapısının oluşmasına neden olduğu gibi bedeni ve ruhi bir tembellik, yalnızlık, agresiflik ve benmerkezcilik gibi kötü neticeler verecektir, vermektedir. Bu kadar kolay, rahat ve endişesiz bir yaşam beraberinde bol tüketme, çabuk ve çok para kazanma, borsa ve bahis oyunlarında ustalaşma gibi farklı problemler doğurur. Ter dökmeden çabucak ve kurnazca hayatı kazanma arayışı içinde olan bu nesli iyi, doğru ve sağlıklı eğitmek bizim, ilgili kurumların ve özellikle MEB’in boynunun borcudur. Bu sorumluluğu çekinmeden kuşanmak ve Hazret-i Ali’nin ‘Çocuklarınıza onların zamanı çerçevesinde muamele edin!’ düsturu çerçevesinde bu tehlikeleri savuşturmak gereklidir.

Okul, öğretmen, ebeveyn, öğrenci, inanç, değer, materyali ve zemin…

Eğitim ve öğretim süreci için ihmal edilemeyecek ana başlıklar olmalıdır. Okul, öğretmendeki ‘öğretme ve eğitme’ cevherini ‘bilim ve davranış’ dönütleri içinde öğrenci mücevherine dönüştürebilmelidir.

Yeni müfredat, yeni eğitim ve öğretim süreci geçmiş on yılları bu gerçekler ışığında değerlendirerek yeniden gözden geçirilmeli ve bu realiteye bağlı olarak yeniden planlanmalı ve programlanmalıdır.