Âbidin fikri neyse zikri de odur. Herkes fıçısında olanı sızdırıyor, öz çehresini gözler önüne seriyor.
Küfürün inkârcı yüzüyle, zalimin zulüm yüküyle, münafığın nifak azığıyla, korkak yalakalığıyla, hainin fıldır fıldır dönen ihanet dolu gözleriyle halka tepeden bakanlar pis kibirleriyle yürüyorlar.

Bu şer cephesinden bir tayfa dünyevi menfaatler için gayretlenirken birileri de bir diğer etnik yapıyı hakiki sahipleri olan halkın kucağından alıp bu halkın çözüme ve adalete teşne susuzluğunu, ahlaksızlığı ve komünsel hayatı bayrak edenlere hediye etmekte(!), başka birileri de aynı karede görünmemesine ürettiği sahte kılıflar ve nefsi hazımsızlıkla Peygamber Sevdalılarının sevgisini alaya almakta hatta bazıları birkaç adım daha ileri giderek tekfir silahına ısrarla sarılmaktadırlar. Bu cephenin aylık ve haftalık panoramasından birkaç kare…

Diğer bir cephe… Kareler açık, davranışlar bilinçli, söylemler net… Cahilce sataşmalar karşısında edepli, onurlu bir duruşla duruyorlar. Onlar müstakim yola, Muhammedi bir tutkuyla koyulmuşlar. Renkleri, yürekleri ve safları gibi tekleşmiş. Söz, bakış ve eylemlerine bir boyayla albeni katmışlar.

Boyaları Allah`ın boyası, renkleri Muhammedi renk…
Yürüyorlar… Artlarına bakmadan, çizgiyi şaşmadan, kılavuz ve önderleri Muhammed aleyhisselam`dan ayrılmadan yürüyorlar… Öyle bir yürüyüş ki hasımları kıskandırmakta…

Saldırılara, alaylara, sindirmelere, tehditlere, korkutmalara aldırmadan yürüyorlar… Doğru oldukları için yürüyorlar, bunu bildikleri için yürüyorlar. Engelleri görüyorlar, şeytanın vesveselerinden haberdarlar, nefsin kaypaklığını biliyorlar.
Rableri “Sizi bazı şeylerle imtihan edeceğiz…” buyurduğundan şaşırmıyorlar.

“(Allah`tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah`ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.” (Araf Suresi, 201) ayetinin nuruyla yollarını buluyorlar.
Yürüyorlar… Mesafeleri aşma adına yürüyorlar… Yürekleri fetih arzusuyla yürüyorlar… Evlere doğru yürüyorlar… Sokaklara dalarak yürüyorlar… Meydanlara inerek yürüyorlar…

Azıkları takva, yükleri kulluk, sevdaları Muhammedi şuurla yürüyorlar.
İman, bilgi, edep, iyilik, cömertlik, tevazuu, zikir ve salavatlarla yürüyorlar.
Kuran, sünnet bağlılığı; kardeşlik şuuru, vahdet umudu, paylaşma isteği, dayanışma temennisi ve ilahi rızanın özlemiyle yürüyorlar.

Nefsi arzulara gem vurarak, şeytani vesveselere gönül kapılarını kapayarak, heva ve arzulardan uzaklaşarak, günahlardan kaçınarak, kötülüklerden cayarak yürüyorlar.
Muhammed aleyhisselam`ın mim`indeki muhabbetle, ha`sındaki hakikatle, şeddeli mim`deki marifet ve mefhumla, dal`ındaki davetle yürüyorlar.

Muhammed aleyhisselam`la yürüyorlar… Muhammed aleyhisselam`a yürüyorlar…
Ayetlerin coşkusuyla, hadislerin şevkiyle yürüyorlar… İlahi rahmetle yürüyorlar…
Taşkınlık yapmadan, sağa sola sataşmadan “Hedefe giden yolda her şeyi meşru sayma basitliğine” düşmeden, kabile gururunu okşamadan, mezhep gayretini kaşımadan, komşuluk/arkadaşlık hukukunu çiğnemeden yürüyorlar.

Sevgiyle, aşkla, şevkle, umutla yürüyorlar. Dinamik, enerjik bir halde, imanlarından aldıkları pozitif enerjiyle yürüyorlar. Muhammedi güller ashabın kokusuyla, cennet müjdesine erişmiş sahabenin yol göstericiliğiyle yürüyorlar.
Her şeye rağmen yürüyorlar… Zorlansalar da yürüyorlar… Sindirilseler de yürüyorlar… Gulyabanilerin korkutmalarına bakmadan yürüyorlar…
Onlar dün yürüdüler, bugün yürüyorlar, yarın da yürüyecekler. Ebede aday, kulluğa divan durmuş bir bilinçle yürüyorlar.
“Allah`ın has kulları onlardır ki yeryüzünde sükûnetle, vakarla yürürler” ( Furkan Süresi:63)