Uzaktan veya online eğitim, birinci yılını doldurmak üzere. 2020-21 Eğitim Öğretim yılının II. dönemi de büyük oranda uzaktan eğitim şeklinde devam edecek. Uzaktan Eğitim, daha önce kısmi olarak bilinen ve uygulanan bir yöntem olsa da pandemiden dolayı tüm eğitim seviyelerini kapsayacak bir şekilde uygulanınca artıları eksileri, olumlu ve olumsuz yönleri kendini göstermeye başladı. Bu konuda ciddi değerlendirmeler yapıldı, eksiklikler dile getirildi ve giderilmeye çalışıldı. Sonuç itibariyle uzaktan eğitimin hala üretici, planlayıcı, öğretici, öğrenici ve diğer paydaşlar açısından birçok sorunlar ve zorluklar barındırdığı görüldü. Bu konuda süreç içinde iki değerlendirmemiz olmuştu. Bir dönemin bitmesi sonrasında ve yeni bir dönemin başlaması arefesindeki bu değerlendirmemiz üçüncüsü olacaktır. Tüm bu değerlendirmede sahadaki onlarca öğretmenin katkısı söz konusudur.

Gerek yüz yüze ve gerekse uzaktan eğitimin birden fazla unsuru vardır. Bu unsurların en önemli iki unsuru öğrenci ve öğretmendir. Uzaktan eğitimle ders süresi azaldığı için öğretmenin iş yükü de azalmaktadır. Öğrenci katılımı çok ve düzenli olmadığı için öğrenci açısından verim ve öğrenme azalmakta; öğretmenin ise motive problemi oluşmaktadır. Zaman, verimli kullanılmayınca, motive oluşmayınca eğitim açısından istenen hedef kazanımlara ulaşılması zorlaşmaktadır. Derslere çoğunlukla dersi dinlemek isteyen, velinin olumlu etkisini üzerinde hisseden diğer bir ifadeyle bilinçli hareket eden ve hedefi olan öğrenci katılım göstermektedir. Buna rağmen uzaktan eğitimin derse gönüllü veya zorunlu katılan öğrenciler ‘takip, yönlendirme, hatırlatma ve telkin’ gibi olumlu etkileyicilerin eksikliği sebebiyle yüz yüze eğitimdeki gibi yeterli bir çalışma imkânı bulamamaktadır.

Yüz yüze eğitim, gerçektir ve bir ruhu vardır. Öğretmen, öğrenci ve veli somut olarak işleyişe dâhildir. Öğretmenin sınıf üzerinde bir etkisi ve otoritesi vardır. Devam zorunluluğu, sınav süreci, plan ve koordinasyon eğitim sürecinin daha sağlıklı yürümesini sağlar. Öğrenci ve öğretmen, eğitimin psikolojik ve sosyolojik boyutunu bire bir yaşamaktadır. Hem öğrenci hem de eğitmen için en doğru yöntemdir yüz yüze eğitim.

Uzaktan eğitim hiçbir zaman yüz yüze eğitim gibi olmasa da, zorlu anlar, gerekli durumlar ve böylesi bir pandemi sürecinde bir can simidi gibidir. İyi bir alt yapı ve düzenli takiple, eğitimde oluşabilecek kayıplar minimize edilebilir. Uzaktan eğitim de öğrenci de, öğretmen de gerçek bir eğitim psikolojisinden ve eğitimin gerçekleştiği sosyal bağlam ve mekândan uzaktır. Tek başına, ekran karşısında ders dinlemek öğrenciye sıkıcı gelir. O an öğrencinin canı ders dinlemek istemiyorsa kapatır kamerayı. Bu ve benzeri durumlar da öğretmenin müdahalesi, kontrolü ve otoritesini azaltır. Devam zorunluluğunun olmaması, eğitim sürecinde kopmalara sebep olur. Bu da bu sürecin sağlıklı yürümemesi demektir.

Uzaktan eğitim, gelinen zaman ve yaşanan süreç açısından zorunlu olarak hayatımıza girmiştir. Elhak bu doğrudur; ama uzaktan eğitim öncelikle "fırsat eşitliği" ilkesine aykırıdır. Çünkü eğitim görmesi gereken her öğrenciye ulaşabilmek mümkün olmuyor/olmadı. Şebeke problemi, maddi imkânsızlık, tablet vb. eğitim materyallerini elde edememe gibi birçok zorluk bu eşitsizliği daha da fazlalaştırdı. Dolayısıyla uzaktan eğitim büyük oranda sadece imkânları olanların eğitim alabilecekleri bir ortam oluşturdu. Bu eğitimi alanların da derslere ne kadar ilgilerinin olduğu, ne kadar katıldığı, sınavlar yapılmadığı gibi başarı durumunun tespit edilememesi ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Yine derse ilgili olan öğrencilerin ise dersi ne kadar anlayabildikleri ise apayrı bir sorun. Uygulamalı derslerin eğitimi uzaktan daha büyük bir sorun olmaktadır. Aslında uzaktan yapılan eğitimin "eğitim" olup olmadığı tartışmaya açılması gereken bir konudur. Zira uzaktan "eğitim" başarı için yeterli olsaydı zeka ve yetenek yönüyle önde olanların istedikleri alanda başarılı olmaları gerekirdi. Yani uzaktan eğitimle sağlıklı ve bütüncül bir anlamda ne doktor olunabilir, ne de öğretmen olunabilir. Ne doktorluğa götüren matematik tam anlamıyla anlaşılır, ne de öğretmenliğe götüren Türkçe tam anlaşılır.

Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitim için bir destekleme olabilir; yoksa onun alternatifi olamaz. Süreç ne kadar zorlu ve sıkıntılı da olsa temel becerilerin ve uygulama isteyen hususların reel bir ortamda yüz yüze verilmesi gerekir. Gereksiz yere uzatılan haftalık ders içerikleri ve süreleri bu çerçevede en aza indirgenebilir.

Gördüğümüz, izlediğimiz ve dâhil olduğumuz kadarıyla uzaktan eğitim çoğunlukla bir oyalama ve gereksiz bir yorulma olmuştur. Belki öğretmen açısından; evde olmak güzel ancak hem zaman hem materyal ve hem de işleyiş anlamda çok verimli olamamıştır. Öğrenci açısından evde kalmak tatil gibidir, keyfine diyecek yoktur; ama uzayınca tatsızlaşmaktadır. Uzaktan eğitimi verimli ve işlevsel hale getirecek eğitimsel araç gereç azlığı, adaptasyon açısından en büyük eksilerden biri olmuştur. Uzaktan eğitim okul idareleri için yüz yüze eğitimden çok daha fazla iş yükü getirmiş; ancak ziyadesiyle verimsiz olmuştur. Öğrenciler resmiyette okullarda, gayri resmi alternatif dershanelere kaydedildi. Bu sebeple bir nesil için sağlıklı eğitim hayal ve külfet oldu, öğretim paralı oldu.

Süreci gelinen nokta itibariyle masaya yatırdığımızda yüz yüze veya uzaktan eğitim için şu artılardan ve eksilerden bahsedebiliriz:

Yüz yüze eğitimin artıları

Yüz yüze eğitimin eksileri

Uzaktan eğitimin artıları

Uzaktan eğitimin eksileri

Neticede bu uzaktan eğitim(bu su) çok hamur götürür. Burada dile getirilen artılar ve eksiler kadar dile getirilmeyen artı ve eksiler vardır. Süreç bunu gösteriyor ki artık bir şekilde online eğitim metoduna mecburuz. Madem mecburuz, ‘Devlet, MEB ve YÖK, okul, öğretmen, öğrenci, veli ve ilgili herkes’ kendini ona göre ayarlamalı. İmkânlar buna göre sağlanmalıdır. Karanlığa dönerek, kızarak ve söverek yol alınmaz. Bu konuda başta sorumlular olmak üzere herkes bir ışık olmalı veya bu yol için bir ışık tutmalıdır. İlgili tüm kişiler daha farklı ve zorlu muhtemel yeni süreçler için kendini yenilemeli, oluşan durumda nasıl faydam dokunur, krizi nasıl fırsatta çeviririm diye kafa yormalıdır.

Unutmayalım ki yarınlar, yorgun ve şikâyetçi olanların değil, rahatlarından vazgeçenlerin olacaktır!