İki arkadaş, karşılaşır. Uzun zamandır görüşmedikleri için önce hasret giderip hal hatır sorarlar. Derken söz döner dolaşır ülke ve dünya gündemine gelir. Ve bir tiyatro olacak şu mizansen ortaya çıkar:

- Görüyorsun, nereden nereye geldik? Türkiye tarihinde birçok ilk yaşandı: Eski genelkurmay başkanı, generaller ve birçok komutan tutuklandı. Bu günleri gördüm ya, artık gam yemem!

- Öyle ya ne demezsin! Acaba inancından dolayı bedel ödeyenler de bu olumlu(!) gidişten nasiplenip sevdiklerine kavuşacaklar mı?

- Kanka, çok acelecisin! Hele dur, şu an gözler hükümetin üstünde.

- E, sen biraz önce en yetkili askerlerin tutuklandığını söylemedin mi? Yoksa 27 Mart e-muhtırası verebilecek, 28 Şubat`ı hortlatacak birileri kaldı mı? Höst, deyip iktidarları iktidarsızlaştıran askeri vasiler başını önünden kaldırabiliyor mu ki, hala gözler korkudan fıldır fıldır dönsün?

- Hem, bak Müslümanlar çok rahat! Bu iktidar olmasaydı işkenceler, karanlık netameli odalar... neler, neler... Bak ne güzel sivil faaliyetler, yardım teşkilatları... Her taraf güllük gülistanlık...

- Ah, kardeş şu politik tozdan sen de mi içtin? Olayların sadece süslenmiş taraflarını görüyorsun?  İhya-Der baskınını ve 155 yıla varan haksız ve astronomik cezaları ne çabuk unuttun!

Mustazaf- Der`in kapatılma gerekçelerinin hangisi elle tutulur bir noktadaydı?

Başörtülü öğrenci annesi Güllü Çevik`e ve Bursalı velilerine verilen haksız cezayı nasıl izah etmeli? Böylesi zulümleri hala laikçi azgınlığa dayandırıp da hükümeti aklamak hangi mantığa sığar?

Sakallı insanları “El-Kaide”ci diye incitip tutuklayanlar, İslami STK yöneticilerine ve Doğruhaber yazarlarına astronomik cezalar isteyenler acaba İsrail siyonizminin timleri, yargıçları mı?

- Ama da abartıyorsun! Biraz insafsızca olmuyor mu, hem bunlardan hükümetin haberi yok ki... - Daha da inandırıcı olmak için ne söyleyeyim?  Peki okula başörtülü gidip de okuldan kovulanları mı sayayım,

Uzak okullara sırf mağdur edilmek için sürgün edilenlerden mi bahsedeyim;

Tarihe adilane bir şahitlik niyetiyle “ Savunmalar” kitabını kaleme alan Dua Yayıncılığa biçilen ceza iddianamesine değineyim? 

Kendisine puan kazandıracak politik manevralarla “ One Minute” ci kesilip dilediğini frenleyen dilediğine Kürecik gibi yerlerde füze kalkanı kurduranların ikircikli tavırlarından mı örnekler vereyim; yoksa zalim Beşar Esed kolay lokma olduğu için Suriye vahşetini ilan-ı alem eden aynı zulüm ve vahşetlerin başka necis bir eli olan Çeçenistan`daki Kadirov`a medhiye düzenlerin zulüm algısına mı kanayım?

- Hııı!

- Hıı, ya! Kardeş, çok iyi niyetlisin; emin ol ki, birilerinin “ Koyun kurda yem olmasın!” diye bir derdi olsa da koyun ve kurt tanımlamaları öznel çerçevede kaldığı için koyun ve kurtlar karışmış bir halde!

Kutsal devlet(!) algısı kendini korurken İslami kutsalları önemseyenlerin “ provakatör”, “ akidesi bozulmuş”, “ affa uğrasa bile hak iadesi olmaz!” sayıldığı, her türlü kebairin aleni işlendiği; hatta kimse eski “Dindar(!)” defterlerimizi karıştırmasın, korkusuyla özgürlük adına nefsin sokaklara salıverildiği bir gidiş hayra alamet değildir.

Uludere katliamı ve mağdur ailelerin acı ve dramlarına tuz serpercesine “ Daha ne yapalım, hata sonucu oldu; tazminat da verdik ya!” alaycılığıyla konuyu gündeme taşıyanları suçlamak asla doğru ve beklenen tavır değildir.

- Yine de acele etmeyelim! Bak her şey yavaş yavaş düzeliyor: Ekonomik göstergeler yüksek, duble yollar her tarafa ulaşmış, vatandaşa sağlık güvencesi yolda, kürtaj için de cesurca çıkışları takdirle izliyoruz, Kur`an ve siyer seçmeli ders oldu, dileyen anadilini seçmeli ders olarak alacakmış...

- Ah, ne safmışsın! Geçmişte birileri bizi aleni mağdur ederken, zulüm sopasını başımızdan eksik etmezken, günü gün “ İrtica hortladı!” paranoyaklığı içinde kitleleri sindirirken bugün de birileri bizi okşayarak mayıştırmıyor mu, şefkat(!) öpücükleriyle gönlümüzü alır gibi yapıp daha bir yaralamıyor mu, “ Hele durun şu Ergenekonu bitirelim!” nakaratıyla ehlileştirmiyor mu?

Zinanın meşru olduğu ve resmi kayıtlarla vergiye tabii tutulduğu ortadayken kürtaj nasıl önlenebilir, anadil insanların fıtri bir hakkı ve dillerin farklılığı Allah`ın ayetlerindeyken hala minnet edercesine “ Bak, diliniz seçmeli ders oldu; daha ne istiyorsunuz?” demek hakka uyar mı?

- Benim gitmem lazım! Beni evden arıyorlar!

- Git, git! İnşaallah stakükoyu ayakta tutan zulüm kolonlarının olduğu gibi ayakta oluşu ve sadece günlük bazı söylemlerle rahatlamış gözüken gidiş ve ortama(!) kanmamız, bu sinmişliğimiz, kirli gidişatı kanıksamışlığımız, tepkisizliğimiz sebebiyle yarın bizleri ateş yalımları içinde aramazlar!