"Minberleri Bir Aylığına Bize Verin Bütün Ülkeyi Komünist Yapalım!"

Bu cümleler Suriye Komünist Partisinin başkanına ait cümlelerdir. Aslında bu söz her şeyi anlatmakta ve başka bir söze hacet bırakmamaktadır. Zira Müslümanların sahip oldukları minber gücü başka hiçbir toplumun ve milletin sahip olmadığı etkili bir güçtür. Allah Teâla İslâm'ı muhafaza etmek için öyle bir sistem ve program kurmuş ki bunlar hakkıyla icra edilirse belki Müslümanların ekstra programlar icat etmelerine bile gerek kalmayacaktır. Bu programın en önemli parçası da haftalık Cuma hutbeleridir. Bu hutbeler haftanın bir gününde bütün Müslümanların bir araya gelerek toplumsal meselelerini konuşacakları ve bir nevi haftalık değerlendirme ve yönlendirme toplantısı niteliğinde bir programdır. Bu program halk arasında kamuoyu oluşturma, gündem belirleme, toplumu bilinçlendirip onları doğru yöne çevirme bağlamında önemli bir fırsattır. Ancak ne yazık ki! Bu güç pasif bir halde olup gereği gibi kullanılmamakta ve hakkıyla değerlendirilmemektedir.

Sudanlı bir yazar minber gücünün pasif hale gelişini şöyle anlatmaktadır:

"Her Cuma namazında hutbeyi dinlediğimde hayıflanıyorum. Her Cuma, Hatip minbere çıkıp ilkokul öğrencilerine öğretilmesi gereken dersleri tekrarlıyor. Cemaat ise Cuma namazının hikmetinin imama bakıp onu dinlemekten ibaret olduğunu görmekte ve iki rekât namaz kıldıktan sonra camiden bir an önce çıkmaya çalışmaktadırlar. Bizler aslında bu şekilde ibadeti ruhundan yoksun bırakıp bunları normal adetlere dönüştürerek İslam'a zulmediyoruz. Neden minbere siyasi bir yetkili çıkıp dürüstlükten, işini düzenli ve sağlam yapmaktan, kamu mallarını korumaktan bahsetmiyor. Neden bir doktor çıkıp insanların sağlığını ilgilendiren bir konuda hutbe veremiyor. Neden bir mühendis çıkıp insanlara "Allah sizden biri bir iş yaptığında o işi sağlam ve mükemmel yapmasını sever" hadisinden bahsetmiyor. Neden bir öğretmen çıkıp insanların çocuklarını nasıl eğiteceklerini anlatmıyor."

 Bu minvalde devam eden bir yazı… Aslında bu önerinin günümüz şartlarında gerçekleştirilmesi zor olsa da yazarın vermiş olduğu mesaj önemlidir. Zira imamlarımız sadece dini konularda değil eğitimden sosyolojiye, siyasetten ekonomiye birçok farklı alanda kültür ve birikim sahibi oldukları zaman İslâm'ın hayatın farklı alanlarına yönelik mesajlarını daha iyi ve etkili aktarabilir ve toplumun İslamileşmesine katkı sağlayabilirler. Toplum, siyaset, ekonomi ve eğitim gibi hayatın her alanının İslamileşmesi için evvela haftalık gündem değerlendirmesi ve haftalık toplantı niteliğinde olan hutbelerimizin İslâm'ın istediği gibi bütün alanlara yön verecek ve çözümler getirecek türden olması gerekir. Aksi takdirde ne siyasette ne ekonomide ne de eğitimde İslam'ı görmeyen bir toplumun İslamileşmesi mümkün değildir. Ne yazık ki günümüzde hutbelerimiz laiklik anlayışının bir parçası haline gelerek gündemden uzak güncel hayatın gerçeklerinden kopuk söylemlere dönüşmüştür. Dolaysıyla pasif hale gelmiş, etkisini yitiren minber gücünü canlandırmak ve Cuma hutbelerini etkili hale getirebilmek için birikimli, gündemden haberdar, etkili, aydın hatiplerimizin yetiştirilmesi gerekmektedir. Bunun yolu ise İslami eğitim müesseselerinin (gerek medrese gerek imam hatip ve ilahiyatların) ve İslami cemaatlerin bu yönde etkili programlar geliştirerek bunu hayata geçirmeleridir.