İslam ümmetini içinde bulunduğu buhrandan çıkarıp sahip olduğu medeniyeti geri kazanmasını sağlayacak en önemli etken İlim ve Bilimin ihya edilmesidir. İlmin ihyası maneviyat ile bilimin ihyası ise bilginin İslamileştirilmesiyle gerçekleşebilir. Bunu sağlayacak olan hem dini bilgiler anlamında insanları cahillikten kurtaracak bir Medrese işlevini, hem dünyevi anlamda insanları aydınlatacak kalkındıracak bir Mektep işlevini, hem de maneviyat bağlamında ahlak ve muhabbeti İlahiyi kalplere yerleştirecek bir Tekke işlevini görecek üç kurumun barışarak tek kurumda bir araya geldiği müesseselerdir. Ancak günümüzde bu üç kurum birbirinden tamamen koparılarak ihya engellenmeye çalışılmıştır. Tevhid-i tedrisat kanunu ile tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla bu ihya iksirine darbe vurulmuştur. Ancak fiili olarak günümüz şartlarıyla bunları birleştirmek zor görünse de bunu gerçekleştirmek mümkündür. Okullarda (mekteplerde) okuyanların fenni bilimlerle beraber okul dışında yan kuruluşlarda (yurt & dernek gibi) dini ilimlerde eğitim almalarını sağlayacak programlar ile Mekteplerimiz Medrese işlevini kazanacaktır. Medreselerimiz ise İslami ilimlerin yanında,  fenni bilimlerin medrese müfredatına konulması ve uygulanmasıyla, bununla beraber gerek medreseyle beraber gerek medrese eğitiminden sonra öğrencilerin okullarla buluşmasıyla Medreselerimiz Mektep işlevini görecektir. Ayrıca Medrese ve Mekteplerimizin öğrencilerin manevi gelişimine önem vermesiyle Mektep, Medrese ve Tekkelerimiz buluşmuş olacaktır. Bunun sonucunda Toplumu yönlendirip günün sorunlarına İslâmî bağlamda çözüm üretebilecek Âlimler, Mürşitler ve Bilim insanları yetişecektir. Bilginin İslamileştirilmesiyle Mekteplerimizden dindar, ilim sahibi ve meselelere İslami perspektifle bakan Doktor, Hukukçu, Bilim insanı, Mühendis ve Öğretmenler yetişecektir. İlmin ihyasıyla da Medreselerimizden çift kanatlı zülcenaheyn diyebileceğimiz Hukukçu, Siyasetçi, Eğitimci, Tarihçi ve Bilim insanı, Maneviyatı güçlü Mürşit Âlimler yetişecektir.

Kendi zamanının Mektep ve Medresesi olan Nizamiye Medreselerinin baş hocası İmam Gazali, İslâm ümmetini ihya etme projesi olan Medrese-Tekke ayrılmazlığını dini ilimleri diriltme anlamına gelen İhya-ı Ulumi'd-Din adlı eseriyle, Medrese Mektep ayrılmazlığını da felsefe ve mantık gibi kendi zamanın bilimleriyle ilgilenip bunları İslamileştirmesiyle ortaya koymaya çalışmıştır. Üstat Bediuzzaman da aynı şekilde bu projeyi hayata geçirmek için ruhun gıdası olan İslami ilimler ile aklın ziyası (ışığı) olan fenni ilimleri bir araya getirecek Medresetü'z-Zehra adında Mısır'daki Ezher Üniversitesine denk olacak bir ilim ve ihya Müessesi kurmak istemiştir.

Dolayısıyla günümüzde İslam ümmetinin ihyası, İmam Gazalî'nin ve Üstat Bediuzzaman'ın da ortaya koyduğu Medrese Mektep ve Tekke üçlüsünün birleştiği müesseselerin oluşturulması ve aktif hale getirilmesinden geçmektedir. İlim Bilim ve Maneviyatın birleşerek bir müessesede kurumsallaşması dindar bir neslin yetişmesini kalıcı ve devamlı bir hale getirecektir. Aksi takdirde Okullarda yetişen nesil İslâmi ilimler ruhundan uzak, Medreselerde yetişen nesil de bilimin ışığından uzak yetişecek, böylece Müslümanlar arasında iki zıt kutup ortaya çıkacak ve İslâm'ın toplum üzerinde hâkim olmasından bahsetmek mümkün olmayacaktır.