Toplumu yönlendiren iki grup vardır; Âlimler ve yöneticiler. Görünürde toplumu idareciler yönetir ancak gerçek anlamda onları yönlendiren Ulemadır. Âlimler rehberlik eder, yol gösterirler yöneticiler ise sevk ve idare ederler. Âlimlerin rehberlik etmediği ve yol göstermediği zamanlarda yöneticiler insanları idare etmede başarılı olamaz ve doğru yolu bulamazlar. Medeniyetin en büyük mimarları Ulemadır. Selahaddin-i Eyyübi'ye Kudüs'ün fethinin yolunu açan İmam Gazalî ve Şeyh Abdulkadir'i Geylanî'nin yetiştirdiği nesildir. Bunun yanı sıra Selahaddin'in, Âlimlerin yetişmesi için açtığı Kur'ân evleri, hadis evleri, fıkıh evleri şeklindeki ilim merkezleri ve medreselerdir. En güçlü İslâm devletlerinden biri olan Osmanlı devletinin manevi kurucusu Osman Gazi'nin mürşidi Şeyh Edebalidir. Hatta hicri 514 yılında Batı Afrika bölgesi Mağrib'te kurulan Muvahhidler devletinin, İmam Gazalî'nin öğrencisi olan İbn-i Tumard'ın İmam Gazalî'nin tavsiye ve direktifleriyle kurulduğu söylenmektedir.

Yaşadıkları dönemde toplumu yönlendiren ve yöneten toplumun gönlünde taht kurup onları etkileyen Ulemadır. Abdullah B. Mübarek Harun Reşid'in yanından geçtiği sırada halkın kalabalık bir şekilde onun etrafında toplandığını gören eşi şöyle demekten kendini alamamıştır: "Allah'a yemin ederim ki müminlerin emiri Harun değil Abdullah B. Mübarek'tir. Zira halk kamçılarla zorla Harun'u karşılarken, onu istekleriyle karşılamaktadırlar." 

Ulemanın rehberlik etmediği toplumlar cehalet, taklit, sürtüşme ve taassuba boğulur; akılcılık, meâlcilik, hurafecilik ve tekfircilik pençesinde boğuşur; dini dünyaya yön verecek bir olgu olmaktan çıkarıp din yerine başka düşünce ve ideolojiler ile dünyasını şekillendiren bir topluma dönüşür. Âlimin olmadığı toplumda insanların önder ve modelleri cahiller olur. Şarkıcı, sporcu veya tatlı dilli bir konuşmacı onlar için ideal ve örnek insanlar olur. Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) ifadesiyle "Allah ilmi birden toplumdan çekip almaz. İlim Âlimlerin ortadan kalkmasıyla ortadan kalkar. Bu durumda insanlar önder olarak cahil insanları görürler. Bu cahil insanlar doğru yoldan sapmışlardır ve insanları da doğru yoldan sapıtırlar."

İçinde yaşadığımız toplumda, hayatın her alanında insanları yönlendirip onları aydınlatacak aydın, birikimli; asrının eksikliklerini, toplum sosyolojisi ve insan psikolojisini, dünya siyasetini bilen Âlimlerimiz olmadığı için insanların rol ve model aldıkları, kendilerine aydın denilen iman nurunu elde edememiş karanlık zihinli insanlar, araştırmacı yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler ve hatta şarkıcılar, sporcular olmuştur.

Dolayısıyla günümüz İslâmî çalışmalarında ilim merkezi konuma alınmalıdır. İslâmî davet ve cihadın ilimsiz olmayacağı bilinmelidir. Zira ilmin irşadıyla hareket etmeyecek bir kılıç hariciliğe, teröre ve barbarlığa dönüşür. Aynı şekilde ilmin gücüyle donatılmamış bir davet akim ve etkisiz kalacak veya yanlış din algılarını meydana getirecektir. Hasan el-Benna'nın şu sözü meseleye son noktayı koymaktadır: "Ezher'in ilmi gücü, tarikatların ruhaniyetiyle, o da İslâmî cemaatlerin aksiyonuyla birleşirse İslâm toplumu rakipsiz bir güç olacaktır."