Tevessül, Allah katında değeri olduğu varsayılan bir zatı aracı yaparak -falan zatın hatırına demek suretiyle- Allah'a dua etmektir. Bu konuda farklı görüşler olmakla beraber özellikle Peygamber Efendimiz(S.A.V) ile tevessül, genel olarak İslâm âlimleri tarafından caiz görülmüştür. Bunun en önemli delili; sahih bir hadiste, âma birinin Peygamber Efendimiz`den(S.A.V) gözlerinin açılması için dua istemesi üzerine Peygamber Efendimiz`in (S.A.V) ona kendisini aracı yaparak Allah`tan gözlerinin açılmasını talep etmesini tavsiye etmesidir.(Tirmizi-Hakim) İbn-i Teymiyye ve takipçilerinin bunu Peygamber Efendimiz`in(S.A.V) hayatta olduğu zamanla sınırlı tutmaları İslam alimleri arasında kabul görmemiştir. Zira Peygamber Efendimiz`i(S.A.V) aracı kılarak Allah`a dua etmek, onun Allah katında sahip olduğu makamını aracı yapmaktır. Bu makam, hayatıyla sınırlı bir durum olmayıp hayatıyla vefatı arasında herhangi bir fark yoktur. Ayrıca diğer salih zatlar ile tevessül yapmayı birçok âlim caiz görmüştür. Peygamber Efendimiz`in(S.A.V) yapmış olduğu “Senden isteyenlerin hakkı için senden istiyorum” duası(İbn-i Mace- Sahih İbn-i Huzeyme) bunun başlıca delillerindendir.
Peygamber Efendimiz(S.A.V) ve diğer salih zatlarla tevessül caizse bunu kabirlerinin başında yapmak ile başka bir yerde yapmak arasında herhangi bir fark yoktur. Dolayısıyla salih insanların kabrini ziyaret edip onlara selam vermek ve kabirlerinin başında onları aracı yaparak Allah`a dua etmek konusunda herhangi bir sakınca yoktur. Zira İslam`da kabir ziyareti yasaklanmamış bilakis ölümü hatırlattığı için istenmiştir. Allah Teâla Peygamber Efendimiz`e(S.A.V) hitaben şöyle buyurmuştur: “Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler (Ey Peygamber), Allah`tan günahlarının bağışlanmasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah`ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı”(Nisa/64). Kur`ân âyetleri sadece Peygamber Efendimiz`in(S.A.V) hayatta olduğu zamanla sınırlı olmadığına göre bu ayetin günümüzde tatbik edilmesi, Peygamber Efendimiz`in(S.A.V) kabrinin başında onu aracı kılarak Allah`a dua etmek şeklinde gerçekleşebilir. Meşhur tefsir âlimlerinden İbn-i Teymiyye`nin öğrencisi İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde “Allah Teâla günahkâr insanları Peygamber`in yanına gelip istiğfar etmeye teşvik etmiştir” diyerek bunun Peygamber Efendimiz`in kabri başında yapılabileceğini, bu konuda bir anekdot anlatarak ifade etmiştir.
Ayrıca tevessülün çeşitleri arasında bir insanın yaptığı salih amelleri vesile kılarak Allah`tan bir şey istemek veya salih bir insandan dua etmesini talep etmek suretiyle onu vesile kılmak da yer almaktadır. Bu konularda sahih hadisler bulunmakta ve İslâm âlimleri arasında bu konuda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
İstimdat(Medet istemek), İstigâse ise vefatından sonra salih bir zattan birebir yardım istemek anlamında kullanılmaktadır. Her ne kadar bazı sufiler tarafından caiz görülmüşse de Allah dışında ölmüş birinden birebir yardım istemek sakıncalı bir durumdur. Kur`an ve sünnette bunun herhangi ciddi bir kanıtı yoktur. Aksine Kur`an ve Sünnet`te Allah`tan başka kimseden dua etmek suretiyle bir şey istenmemesi istenmiştir. “Allah ile birlikte kimseye dua etmeyin(yalvarmayın)” (Cin/18) “Yardım dilediğinde sadece Allah`tan dile”(Tirmizi)
Sonuç olarak kişinin doğrudan Allah'tan yardım istemesi, tehlikeli ve sıkıntılı zamanlarda sadece O'na sığınması, İslâm'ın düşünce ilkeleri açısından tercih edilmesi gereken yegâne davranıştır. Açık ve kesin nasslara dayanmayan istimdadın(Medet istemek) yanlış anlama ve istismara müsait olduğu şüphesizdir. Ancak bazı sufilerin ve halktan bazı kesimlerin iyi niyete dayanan böyle bir davranışını (aşırıya kaçarak) şirk ve küfür saymak da doğru değildir. Zira önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi tevhid inancını benimseyen bir Müslüman hakkında -niyetine ve amacına bakmadan- küfür hükmü vermek isabetsiz verilmiş bir hüküm niteliği taşımaktadır.