İslâm dini kimilerinin tasavvur ettiği gibi günlere ve olaylara önem ve değer vermeyen duygusuz, kuru bir din değildir. İslâm insanlık tarihinde yaşanan önemli olaylara değer vermiş ve bu olayların yaşandığı günlere önem atfetmiştir. Hatta İslâm sadece günler değil olayların yaşandığı yerlere bile ayrı bir önem vermiştir.  Peygamber Efendimiz (S.A.V) Uhud dağını görünce "Uhud bizi seven ve bizim de sevdiğimiz bir dağdır" (Sahih-i Müslim) diye buyurarak önemli olayların yaşandığı yerlerin önemli olduğuna işaret etmiştir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) Medine'ye geldiğinde, Yahudilerin Aşûrâ gününde oruç tuttuklarını görünce neden oruç tuttuklarını sormuş, onlar da: "Bugün Allah'ın İsrail oğullarını kurtardığı gündür, Hz. Musa bugünde oruç tutmuştur" demişlerdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (S.A.V): "Ben Musa'ya (tabi olma konusunda) sizden daha layıkım" diyerek Aşura gününe ayrı bir değer vermiş ve bunun göstergesi olarak bu günde oruç tutmuş ve tutulmasını tavsiye etmiştir. (Buhari-Müslim) Ancak Peygamber Efendimiz (S.A.V) kâfirlere benzeme olmasın diye "Gelecek sene Aşura'dan önceki gün de oruç tutarız" demiştir. (Sahih-i Müslim)

Allah Teâla Hz. Musa`ya hitaben "وذكِّرهُمْ بأَيّىمِ الله" “Onlara Allah`ın günlerini hatırlat” (İbrahim/5) diye buyurmuştur. Bu ayet Allah Teâla`nın nimet verdiği veya musibet gönderdiği günlerin hatırlatılması gerektiğini ifade etmektedir. Peygamber Efendimiz`in (S.A.V) dünyaya geldiği günden daha önemli Allah'ın nimetini gönderdiği başka bir gün olabilir mi? Bugünü hatırlamak ve hatırlatmak da bu ayetin kapsamına girmektedir.

Özel olarak ise Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) doğduğu günün değerini gösteren en önemli kanıtlardan biri Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) Pazartesi günlerinde oruç tutup "Bugün benim doğduğum gündür" demesidir. (Müslim) Bu hadis açık bir şekilde Peygamber Efendimiz`in (S.A.V) doğduğu güne ayrı bir önem verdiğini, bugünün İslâm`ın nazarında ihmal edilemeyecek önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.

Son olarak dikkat çekmemiz gereken bir diğer husus ise zikrettiğimiz hadislerde gördüğümüz gibi İslâm`ın önemli günleri ihya etme şekli sürekli oruçla ve ibadetle olmuştur. Dolayısıyla İslâm`ın günlere atfettiği değer Yahudi ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi eğlenceyle ve günahlarla değildir. Kutlu Doğum etkinliklerine Hristiyanların kendi peygamberlerinin doğum gününü kutlama âdetini taklit etmek olduğunu söyleyerek karşı çıkanlar bu ayrımı göz ardı etmektedirler. İslâm'a göre böylesi değerli günleri ihya edip ibadet ve hayırla geçirmenin, Hristiyanların veya Yahudilerin kutsal günlerini kutlamalarına benzetilmesi doğru değildir.