SİYASET GEMİSİ

AMERİKA`NIN KÜÇÜK KARDEŞLERİ

BAE`li general Abdullah Haşimi, Körfez`in değişen politik duruşuna uygun bir açıklama yapmış:

"BAE ve İsrail iki kardeş ülkedir, ABD ise iki ülke arasındaki farkı denetleyen abidir."

İsrail ve Amerika…

Biri Yahudi, diğeri Hıristiyan…

Rabbimiz Kur`an-ı Kerimde şöyle buyurur:

Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.” (Bakara/120)

Buna göre gördüğümüzü yorumlarsak…

Eğer fitne ve fesat organizatörleri olan Yahudi ve Hıristiyanlar senden hoşnut iseler senin yolun yol değildir. Eğer onların güç ve silahlarına güveniyorsan büyük bir yanılgı içindesin demektir.

Şunu unutma!

“… onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.”

Başa dönecek olursak soracak başka bir sorumuz var BAE`li generale.

Biz israil`i Amerika`nın “şımarık çocuğu”, sizi de ayak işlerini yapan uşaklar olarak biliyorduk. Meğer hepiniz kardeşmişsiniz.

Merakım şu: Sizin, yani hepinizin babası kim?

***

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert, Washington`da düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, "NATO müttefiki Türkiye ile ilişkilerin ne zaman düzeleceği" sorusu üzerine, ülkeler arasındaki ilişkileri evliliklere benzeterek cevap vermiş.

Nauert, "Bu ilişkiler zaman zaman iniş çıkış yaşayabiliyor. Bir gün iyi, bir gün kötü olabiliyor. Biri bir şey söyleyebilir, sonra söylediğinden pişman olabilir.”

Bu açıklamadan bir tehdit anlamı çıkarabilirsiniz elbette. Yani son cümleyi “Sonra günü geldiğinde pişman ederiz” olarak da anlayabilirsiniz.

Bir de evlilik konusuna takılabilirsiniz.

Mesela sözü edilen evlilikte kim erkek, kim kadın olarak tanımlanmaktadır?

Bir de şu var tabii.

Her evlilik “Katolik” özellikler taşımayabilir.

Yani boşanma diye bir şey de var, öyle değil mi?

***

Askerle yaşanan çatışmalarda ölen bir militanın cenazesine HDP milletvekilleri katılınca hükümet çevrelerinde eleştiriler dile getirildi.

Hatta gazeteci Ahmet Hakan bile HDP`nin artık nerede durduğunu netleştirmesi gerektiğini yazdı.

HDP`liler ise meseleyi ölenin ismi değil cenazesi üzerinden değerlendirme yoluna gittiler. Tabii cenazeden söz edilince tartışma dini bir zemine de kaymış oldu.

HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, dinde taziyenin olduğunu, geleneklere uyulması gerektiğini söyledi. Yıldırım, şu ilginç sözleri söyledi: "Burada emekli müftü arkadaşımız var. Gelsin, onun şahitliğinde, hadiste ve ayette dünyadaki hükmü üzerinden kalkmış olan ölüye yaklaşıma Allah kelamında ne diyor? Bakara Suresi 56`ncı ayette ne diyor veya Hazreti Peygamber`in kendi dininden olmayan birinin cenazesi geçerken bütün sahabelerini şaşkına düşürür bir şekilde ayağa kalkması sizin için bir sünnet midir değil midir? Cenazelerin savaş ortamında toplanması için savaşa ara verme meselesi bir sünnet midir değil midir? İçinizdeki ilahiyatçıların ve din adamlarının, âlimlerin eşliğinde çözelim."

Tabi merak ve ilgiyle okudum ve hemen Bakara 56. ayete baktım: “Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik.”

Doğrusu cenaze ile olan ilişkisini bulamadım. Önceki ve sonraki ayetlere baktım, yine bir şey bulamadım.

“Herhalde anlamaya benim kapasitem yetmiyor” deyip “başka konuya geçeyim” hamlesi yaptım; ama aklıma başka bir şey geldi.

Ahmet Yıldırım, Kur`an`dan, hadisten söz ediyor, sorunların çözümünde bunların esas alınmasını işaret ediyor. Bunlar olumlu şeyler; ama keşke bunları bir-iki sene önce söyleseydi.

Mesela Kurban Bayramı katliamı yapıldığında sesini yükseltseydi,

Mesela Kur`an talebesi ve öğreticisi Yusuf yüzlü Aytaç Baran şehid edildiğinde tepki gösterseydi,

Mesela HDP teşkilatları “Biz emanet değiliz, kadınız” diye afiş asarak Aziz Peygamber`in sözlerine açıkça muhalefet ettiklerinde, Peygambere hakaret karikatürü astıklarında karşı çıksaydı…

Buna benzer konularda tepkisini gösterse “İslami değerlere hakaret kimseye kazandırmaz” diyerek arkadaşlarını uyarsaydı belki bu sözlerinin bir anlamı olabilirdi.

Ama şimdi…

Evet, şimdi sadece “İlginç sözler” deyip geçiyoruz.