Referandum sonrası özellikle CHP tarafından “mühürsüz zarflar” üzerinden şaibe iddiaları ortaya atıldı. YSK, meseleye açıklık getirdi ve daha önceki örnekler üzerinden iddiaların geçersiz ve mesnetsiz olduğunu söyledi.

Bir taraftan sokak çağrılarıyla yeni “Gezi” denemeleri planlanırken öte taraftan % 48`in heyecanına kapılan kimi CHP`liler “Sine-i millete dönme” açıklamaları yaptılar. Hükümetten de kamuoyundan da bir destek gelmeyince geri adım attılar.

Kemal Kılıçdaroğlu şöyle bir açıklama yaptı:

"Meclis`i terk etmek gibi bir niyetimiz yok. Meclis`ten neden çekilelim. Bizi oraya millet gönderdi. Orada olacağız ve yapılan seçim hilesine karşı milletin hakkını savunacağız.”

Kılıçdaroğlu, “Meclis`ten neden çekilelim?” diyor.

Referandum sonrası yine kafası karıştı muhtemelen. Gazeteciler seçim sonrası kazanamazsa istifa edip etmeyeceğini sorduklarında “Neden istifa edeyim?” şeklinde cevap veriyordu.

Ama burada bir terslik var.

Meclisten çekilme ile ilgili konuyu gündeme getiren gazeteciler değil partinin genel başkan yardımcısı Selin Sayek Böke!

Yani demek istiyoruz ki, Kılıçdaroğlu “Meclis`ten neden çekilelim?” sorusunu gazetecilere değil de yardımcısına sormalı.

Tabii kendisinden habersiz böyle hayati bir konunun gündeme getirilmesinin ağırlığı altında ezilmezse!...

KÜÇÜK; AMA DERİN BİR OLAY

Cem Küçük, bir televizyon programında ölçüsüz ve dengesiz konuşmalarına bir yenisini ekledi. Küçük, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ak Parti`nin başına geri döndükten sonra "radikal İslamcılarla" ve "Mavi Marmara'daki manyak tiplerle" yolunu ayırması gerektiğini söyledi. Küçük, "Erdoğan bunları iyi yapar" diyerek, "FETÖ kavgası gibi" demeyi de ihmal etmedi.

Cem Küçük, bu şekilde "Batı ile ilişkilerin" düzeleceğini öne sürdü: "Kafadan İsrail düşmanı, kafadan Batı düşmanı, kafadan her şeye düşman bir tip var, garip garip tipler var."

Bu sözler haklı olarak büyük tepkilere neden oldu.

Mavi Marmara Davası avukatlarından Gülden Sönmez Twitter hesabından Cem Küçük için "Seni dava manyağı yapacağız içimizdeki İsrailli Cem Küçük" diye yazdı.

Yeni Şafak Gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, “Kafadan İsrail düşmanıyım, bu değişmeyecek ve an itibariyle tasfiye edilmeyi bekliyorum. Arz ederim.” dedi.

Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Abdulkerim Taş`ın açıklaması ise oldukça sertti:

"Mavi Marmara'daki manyaklar" ifadesini kullanan hadsiz, amacın ne? Kime hizmet ediyorsun???"

Cem Küçük kim ve ne yapmak istiyor? Bunu tam olarak bilen yok!

“İstihbaratla bağım var” havası vererek basından bürokrasiye herkese ayar vermeye kalkışıyor.

Hükümete yakın büyük medya organlarının hiçbirinde yer bulamaması aslında “devlet katında” çok da önemsenmediğini gösteriyor; ama buna rağmen tehditleri birçok kişiyi ürkütüyor.

Soner Yalçın Cem Küçük örneğinden yola çıkarak şu önemli tespitte bulundu:

Gazetecilikleri sadece maskedir/ kılıftır!

Sol kültürde bunlara “objektif ajan” denir.”

Ben bir dönem bu “Objektif ajan” kavramının sadece PKK literatürüne ait olduğunu sanırdım; ama sonra Soner Yalçın`ın dediği gibi “Sol kültür”de çokça kullanılan bir ifade olduğunu öğrendim. Genellikle tasfiye ve idam amaçlı bir suçlama gerekçesidir bu.

“Objektif ajan”, kesin delillere göre ajan olmamasına rağmen yaptıklarıyla başka devlet ve oluşumlara hizmet eden kişi demektir.

Tabii bu konuda herkes Soner Yalçın gibi düşünmemektedir.

Deniz Ülke Arıboğan, TRT`deki işine son verildiğinde kanal yetkililerini kutlayan Cem Küçük için, “Rahmetli babam yeteneksiz İsrail köstebeği dediği KÜÇÜK adamların bunca adamdan sayılacağını hiç tahmin etmezdi.” dedi.

Deniz Ülke Arıboğan`ın yakın tarihimizin en önemli MİT elemanı olan Mahir Kaynak`ın kızı olduğu gerçeğini göz önüne alırsak meselenin bazılarınca “objektif ajan” suçlamasının çok ilerisinde değerlendirildiğini anlayabiliriz.

Şimdi benim aklıma takılan bir soru var sadece.

Acaba ortada vakti gelmeden “Erken öten bir horoz” olayı mı var, yoksa bu ötme bir talimat sonucu mu?

Kafam bu konuda net değil.