Lütfü Oflaz (Star Gazetesi):
“CHP`lilerden Vatan Parti`lilere kadar, kendine Kemalist diyenlerin toplandıkları her yer “Mustafa Kemal`in askerleriyiz” diye inliyor.
Bir defa bu askeri söylem nedir?
Askeri söylemler demokrasiyle bağdaşmayacak söylemlerdir.
Siz “Mustafa Kemal`in askerleriyiz” dediğinizde ya başkaları da “Fatih`in askerleriyiz” derlerse!
Ve hatta “Hazreti Muhammed`in askerleriyiz” derlerse!
Kemalistler böyle bir durumda ne olacağının idraki içinde mi?
Bu tip askeri söylemler çatışmaya ve hatta iç savaşa davetiye çıkartmak değil mi?”
Kemalistler böyle şeylerin idrakinde değil Lütfü Bey! Hiç olmadılar da.
Dünya hep etraflarında döndüğü, kendileri de tarif edilmesi zor bir kompleksle gözlerini Batı`ya çevirdikleri için “köylülerin”, “göbeğini kaşıyan adamların”, “bidon kafalıların” ne dediği ya da diyeceği önemli değildi.
İflah olmaz bir narsizmle yollarına devam ediyorlar.
O yüzden Lütfü Bey, uyarmayın, zor durumdakilere yardımcı olun!
Etyen Mahçupyan (Karar Gazetesi):
“Bu referandumda oyum ‘Hayır` olacak… Çünkü 1) Önerilen tasarı başkanlık sisteminin ruhuna tümüyle ters 2) Bu tasarı suistimal edilmeye açık bir tek adam düzeni getiriyor 3) Eski sistemin kötü olması bizim de kötü bir sistem getirmemizi meşru kılmıyor 4) Apaçık yanlışı doğru diye savunmak ahlaki değil ve nihayet 5) Bu yönetim modeli AK Parti`ye, muhafazakarlara ve Türkiye`ye orta vadede büyük zarar verecek…”
Önce Mahçupyan ile ilgili kısa bir bilgi…
1994`te Soros desteğiyle kurulan YDH ve YDP`nin kurucu ve yöneticilerinden biridir Mahçupyan. İdeolojik olarak soldan, liberal-sol düşünceye kaymış ve en son liberallikte karar kılmıştır. Uzun yıllar Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi isimlerle beraber Ak Parti çizgisine yakın durmuştur. Halihazırda A. Davutoğlu`na yakın isimleri bünyesinde barındıran Karar gazetesinin yazarıdır.
Maddeleri tek tek irdeleyebiliriz; ama sanırım kısa bilgiyi okuduktan sonra siz de “gerek yok” diyorsunuz. Yani demek istediğimiz, sorun bu aşamadan sonra düzenlemeler değil ilkesel bir hal almış vaziyette.
Aydın Engin (Cumhuriyet Gazetesi):
“Sonuçta şaşı, kör, topal da olsa 56 yıldır yürüyegelen demokrasimizin ruhuna fatiha okuyup, siyasal literatürde otokrasi denen, bizim meslek dilinde kestirmeden “İktidarda bir avuç zorba” diye tanımlanan bir rejime mi geçeceğiz belli olacak.”
Darbeler, muhtıralar, darbe teşebbüsleriyle geçen 56 yıla rağmen kör-topal demokrasi öyle mi?
56 yıldan öncesine hiç gitmeyelim zaten.
Aslında son birkaç yılı çıkarırsak neredeyse 90 yıldır yaşadığımız şey “iktidarda bir avuç zorba” hem de “azınlık” olmalarına rağmen…
Çoğunluğu ifade eden 411 oy, “azınlık” olmasına rağmen iktidarda olan “yargı vesayeti” eli ile işlevsiz kılınmadı mı?
O yüzden Aydın Engin, mesele otokrasi falan değil, lütfen kavramları yerli yerinde kulanın! Yoksa attığınız taşlar geri döner ve sizin başınızı yarar.
Hadi Özışık (İnternethaber):
Muharrem İnce, bu kadar yolu "hayır" çıkması için mi tepiyor gerçekten? Deniz Baykal'ın onca koşuşturmayı, "hayır"ın galibiyeti için mi yapıyor? Metin Feyzioğlu, "hayır"a katkı sağlamak için mi, diyar diyar dolaşıp köylü kasketi takıyor? Kılıçdaroğlu'nun bir başka rakibi Umut Oran, o da mı "hayır"a oynuyor? (…)
Kılıçdaroğlu'ndan sonra CHP liderliğine en yakın isim Muharrem İnce'dir. "EVET" çıkacağını bildiği halde, genel başkanlık hayalini gerçekleştirmek için prova yapıyor. 16 Nisan akşamı, Kılıçdaroğlu'na karşı ilk bayrak açanlardan birinin Muharrem İnce olacağına, şimdiden kalıbımı basarım.
Muharrem İnce'nin 100 noktada halkla buluşması, 16 Nisan sonrasının yatırımıdır. Dokunuyor, duyuyor, görüyor ve kalplere Muharrem İnce tohumu ekiyor.”
Metin Feyzioğlu, Muharrem İnce, Deniz Baykal, Umut Oran…
16 Nisan sonrası gerçekten de CHP açısından çok ilginç olacak.