Memleketin önemli bir kısmının gündemi zamlar ve hayat pahalılığı iken bazıları kimin cumhurbaşkanı adayı olacağına yoğunlaşmış durumda.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimleri bazı kesimler tarafından dillendiriliyorsa da CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ısınma hareketlerine başladı. Kemal bey, partinin önde gelen isimlerine kendi ismini söyletip “6’lı masanın tepkilerini” ölçme sürecini atlattığını düşünmüş olmalı ki, “hazırım” mesajları vermeye başladı.
Anketler ortada, zamlar ardı sıra geliyor, 6’lı masa Kılıçdaroğlu ismine itiraz etmedi…
Yani “Kemal Kılıçdaroğlu’nu önce aday sonra da cumhurbaşkanı olarak düşünebiliriz” demeye başladı CHP’li siyasetçiler ve onlara yakın gazeteciler.
Hiç abartmıyorum, şimdilerde bazı mekanlarda bürokrasideki paylaşımlar bile konuşuluyordur.
Bazıları biraz daha çabuk havaya giriyorlar.
Gürsel Tekin de öyle bir isim…
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, geçenlerde katıldığı bir canlı yayında, masanın gayri resmi ortaklarından HDP'ye bakanlık verebileceklerini söyledi. “Bizde geri vites yok” diyen Tekin, "HDP'ye Bakanlık verilebilir. Her partiye de verilebilir. O da anayasaya göre seçime hak kazanmış bir partidir" diye konuştu.
Dedim ya çabuk havaya giriyor.
Çaycılıktan siyasete girdikten sonra üstelik partisi muhalefette olmasına rağmen nasıl öyle devasa bir servete sahip olduğu tartışılan Gürsel Tekin, daha önce de ‘İktidara geldiklerinde hükümete yakın medyaya el koyacaklarından’ söz etmişti.
Ve evet, bunda da “geri vites” yapmadı.
Ama Gürsel Tekin’e iktidardan, masa ortaklarından hatta kendi partisinden tepkiler yükseldi.
Tekin'e partisinden ilk tepki ırkçı söylem ve eylemlerinin yanı sıra edep dışı açıklamalarından dolayı “partiden ihraç edilme” ile karşı karşıya olan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'dan geldi. Özcan, partinin yetkili kurullarının harekete geçmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi:
“HDP’ye bakanlık verilebilir” ne demek? HDP, terör örgütü ile bağını kesti de bizim mi haberimiz yok? Bu söz en hafif tabirle aymazlıktır. Sözlerin parti adına bağlayıcılığı yok biliyorum. Bu yüzden Partimizin yetkili kurullarının gereğini yapmasını umuyorum.”
Bu açıklamadan hem partideki ırkçı-kemalist kesime mesaj var, hem de satır arasında “onu ihraç etmezseniz beni de edemezsiniz” tepkisi…
Gürsel Tekin’in açıklamalarına asıl tepkiler ise beklendiği gibi İYİ Partiden geldi.
Bir süre önce partideki görevlerinden alınarak kızağa çekilen Yavuz Ağıralioğlu, ilk açıklamaları yapanlardandı:
“İYİ Parti'nin hassasiyetlerine, Genel Başkanımızın "Terör örgütünün gölgesinin bile düştüğü yerde olmayız" beyanına, asgari ittifak hukukuna ve nezaketine rağmen, kime sordunuz da kime neyi veriyorsunuz?”
Ağıralioğlu, “kime sordunuz” derken 6’lı masada her şeyin konuşulmasına karar verilmesine rağmen bu açıklamanın “masanın güvenilirliğine” zarar vereceğini, kendilerini milliyetçi taban karşısında zor durumda bıraktığını söylemek istiyor herhalde.
Açıklamasına devam eden Ağıralioğlu, tepkisinin dozunu “uyarı ve tehdit” noktasına kadar çıkardı.
“Bu gibi talihsiz beyanatlar sebebiyle bir daha, açıkça şerh edelim ki: Pkk'ya terör örgütü diyemeyen ve terörle bağını kopartamayan Hdp ile asla yol yürümeyiz. İttifak hukukuna riayet ve karşılıklı saygı için bizim ilkelerimiz ve kırmızıçizgilerimiz dosdoğru anlaşılmalıdır. Bu gibi açıklamalar doğru değil ve biz böyle bir şeye asla razı olmayız.”
Bir tepki de Koray Aydın’dan geldi.
Daha MHP içerisindeyken bile istihbarat ile ilişkisi olduğu iddia edilen ve büyük ihtimalle bundan dolayı İYİ Partiyi dizayn edenlerce pasif yerlere çekilerek “yavaş yavaş” tasfiye edilen Koray Aydın, “mekanın sahibi” söylemiyle gösterdi tepkisini:
“HDP, Millet İttifakı'nın ve Altılı Masa'nın bir parçası değildir; olmayacaktır! İYİ Parti'nin olduğu yerde HDP olmaz, HDP'nin olduğu yerde İYİ Parti olmaz; olmayacaktır! Asılsız varsayımlar ve sorumsuz beyanlar, Millet İttifakı ruhunu zedeler ve sadece rakip ittifaka hizmet eder!”
“Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in defalarca ifade ettiği gibi; İYİ Parti, HDP'yi PKK terör örgütünün yanında konumlandırmaktadır. Partimizin görüşü nettir! PKK ile arasına mesafe koyamayan HDP'yi normalleştirme çabası ve HDP'ye Bakanlık verme söylemi asla kabul edilemez!”
Ama Kılıçdaroğlu hiç de net değil!
Açıklamasında Gürsel Tekin’i “net olarak” yalanlamıyor; ama ortaklarına sanki “Hele köprüden geçelim de ayrıntıları sonra konuşuruz sevgili dayılar ve teyzeler” diyor ve bu da gözlerden kaçmıyor.
“Burada önemli olan 6 liderin Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili karar alması ve kamuoyuna duyurması. Karar alınırken altı lider oturup karar alacağız. Dolayısıyla şu veya bu herhangi bir şekilde ironi de yapabilir başka bir konuşma da yapabilir. Burada önemli olan altı liderin karar almaları. Ve aldıkları kararları kapı arkasında değil kamuoyu önünde duyurmaları. Madem devlette saydamlığı savunuyoruz kendi aramızda da saydam olmalıyız. Elbette oturup konuşacağız gerekirse tartışacağız. Altı lider oturur konuşuruz ki biz altı lider bir arada sadece bugün değil geleceği de nasıl inşa edeceğimizi anlatıyoruz”
Masanın ortaklarının çoğu birkaç vekil, biraz bürokrasi kadrosuna razı olduğu için “köprüden son derece uyumlu” bir şekilde geçmeye razı; ama ah bu sabırsızlar, bu kendini nimetten sayan ayrık otları!
Kemal Kılıçdaroğlu, masayı ve gayrı resmi ortağını neredeyse ikna edecekken Gürsel Tekin’e ne oluyor?
Baykal’dan sonra bir türlü öne çıkmayı başaramayan Tekin’in bu açıklamaları bir tür “intikam” amaçlı olabilir mi?
Neyse, komplolara fazla mı odaklandık yoksa? Biraz daha devam etsek Kılıçdaroğlu bile paranoya şüphesiyle psikiyatriye randevu alabilir.
İşi gerçekten zor CHP genel başkanının.
İYİ Partiyi ikna etmek için Türkçü, SP’yi ikna etmek için dindar, Davutoğlu’nu ikna etmek için İttihatçı, Babacan’ı ikna etmek için kapitalist, sol partileri ikna etmek için sosyalist söylemlerde bulunması bir yana arada bir Aleviliğini de hatırlaması lazım.
En zoru da HDP’yi ikna etmek herhalde…
Mesela…
HDP Milletvekili Ömer Öcalan da partisi hakkındaki tartışmanın “HDP olmadan” yapıldığına dikkat çekti. Öcalan, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı:
“İktidar ve medyası şimdiye kadar HDP’yi, HDP olmadan tartışıp ve itham ediyor. Şimdi ise resmî muhalefet ve ortakları aynısını yapıyor. Kendileri söylüyor, kendileri inanıyor, fırsat buldukça saldırgan bir dil kullanıyorlar. Ne de olsa aynı şerbetten (Faşizm) içiyorlar.”
Daha seçim olmadan HDP sayesinde bir de faşist oldu Kılıçdaroğlu, iyi mi?
Evet, daha seçimin zamanında yapılıp yapılmayacağı bile belli olmadan, muhalefetin adayı ortada yokken bu kavga gürültü oluyor.
Hani “Ortada fol yok, yumurta yok” diyorlar ya…
Fıkra gibi bir siyasi tartışmayı fıkrayla bitirelim öyleyse.
Bir kış günü, fakir karı-koca, soba yakmamak için erkenden yatarlar. Ama uyku hak getire...
Tabi erken yatınca, uyku da gelmeyince laf lafı açıyor.
Kadın kocasını dirseğiyle dürtmüş; “Herif be, baharda bir kaç yumurta edinelim de komşunun tavuğu gurk olunca onun altına verelim, çıkan civcivleri büyütür, yumurtalarını yeriz, fazla geleni de satar o parayla da bir koyun alırız olmaz mı?” demiş.
“Eee...” demiş koca.
“Sonra da koyunun yününü biriktirir, yünden eldiven, çorap yapar satarız, kazandığımız parayla da inek alırız, sütünü, yoğurdunu satar geçinir gideriz” demiş kadın...
“Valla iyi fikir” demiş koca. Biraz ısınır gibi olmuş, aklına yatmış.
Hayal atını serbest bırakmış kadın: “Herif be” demiş, “Arada anama da bir bakraç yoğurt götürürüz değil mi?”
Bunu duyan kocası yataktan fırlamış, “Sen anana ne yoğurdu götürüyorsun” diye hırpalamış kadını.
İşte ortada fol yok yumurta yok deyiminin hikayesi.
Sanırım meramımız anlaşılmıştır.