“Gazeteduvar” adı verilen ve karanlık mahfiller tarafından fonlandığı konusunda ciddi iddialar bulunan bir sitede tek sermayesi İslam düşmanlığı olan bir “mevkute”den alıntı yapılarak hedef gösterme, itham etme yoluna gidildi.
“Birgün'den Mustafa Kömüş'ün aktardığına göre, yapılan incelemeler neticesinde Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam Hatip Lisesi kantinini işleten M.K.’nin 'örgüte yardım ve yataklık'tan daha önce hapis cezası aldığı ortaya çıktı. Rapordaki bilgilere göre M.K. hapis cezası ve kamu hakları yasağı da aldı. Ancak daha sonra kamu yasağı kaldırıldı. M.K.’nin ihaleye başvururken sunduğu belgelerde “adli sicil kaydı yoktur” yazılıydı. Raporda 3 yıl 9 ay kesinleşmiş hapis cezası alan M.K. ile Kayapınar Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği arasında imzalanan kantin kira sözleşmesinin iptal edilmesi gerektiği belirtildi.”
Kendileri hakaret ettiklerinde, hedef gösterdiklerinde, itibar suikastına başvurduklarında, yalanları birbirine ekleyip iftira literatürüne büyük katkılar sunduklarında ve sonuç olarak muhataplarının tepkileriyle karşılaşıp yargı önünde hesap vermek durumunda kaldıklarında “fikir özgürlüğüne darbe” diye bas bas bağırırlar, yargının siyasallaştığından söz ederler. Ama “brifingli yargının” verdiği kararlar sonucu mağdur olan insanların mağduriyeti üzerinde tepinme ahlaksızlığında bulunmaktan da geri durmazlar.
Cezaların verildiği dönem tam olarak olmasa da mercek altına alındı, verilen kimi yargı kararları kaldırıldı, uzun süre geçtiği için adli kayıtlar silindi, kamu yasakları kaldırıldı.
Yani kirli zihniyetin hoşuna gitmese de bir “hukuki süreç” yaşandı.
Ama bunların derdi başka!
Kirli odaklar, karanlık mahfillerde küresel emperyalist projeler için paslaşırken tek değerleri yalan, iftira ve karalamadır.
Nitekim “Karanlık oda” da bu habere balıklama atladı her zamanki gibi
“Diyarbakır İl Milli Eğitim’de Hizbullahçıların görev yaptığı iddiası gündeme gelmişti.
Bu iddialar üzerine başlatılan soruşturmalar sonucunda, ikisi terör örgütü Hizbullah üyeliğinden ceza almış, biri ise yardım ve yataklıktan ceza almış toplam üç kişinin Hizbullahçı olduğu tespit edildi.”
Dilin kirliliğine dikkat ediyorsunuz sanırım!
Ortada bir yargı süreci başlamamışken, hatta soruşturma bile olmayan bir “incelemenin” kaynağı belirsiz verileri için “tespit edildi” demek basın dili değil; kirli, fonlanmış bir nefret dilinin dolaşıma sokulmasından başka bir şey değil.
Prof. Atilla Yayla, bir ara sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada şunları yazmıştı: "Oda TV birçok ismi hedefe koyarak haysiyet cellatlığı yapıyor. Oda TV gazeteciliğin sahip olduğu hak ve imtiyazlardan yararlanarak hedef seçtiklerine karşı her türlü ahlâk ve hukuk dışı yolu kullanmak suretiyle operasyon çeken bir çetedir.”
Öyle ya “körler sağırlar, birbirini ağırlar.”
Operasyonel gazetecilik yapan ve aşırı sol kimliğine rağmen Küresel emperyalizmin en önemli aletlerinden biri olan Soros’la bağlantısından söz edilen bir gazete, emperyalist kuruluşlar tarafından fonlandığına dair haberler çıkan ve operasyonel habercilik yapan yerlerle paslaşıyor.
Liberal sol, Alevi sol ve Kemalist solun ortak noktasını “sol” sanıyorsunuz; ama yanılıyorsunuz.
Gazeteye ve haberciliğine dönecek olursak…
Hem gazete bir bütün olarak kin ve nefretin merkezi haline gelmiştir, hem de haberin altında imzası olan şahıs, tüm çabasını İslami değerlere düşmanlık konusuna yoğunlaştırmış, kin ve nefreti kalbinden gözlerine, oradan da kelimelerine yansımış biridir.
Mustafa Kömüş imzalı haberlere bakıldığında sürekli İmam hatipleri hedef aldığını görmek zor değil.
Uzaktan eğitim döneminde ders saatlerinin belirlenmesinde “Cuma namazı” hassasiyeti gösterilmesini diline dolayan, Bakanlığın genelgeleri arasında cımbızla “İmam Hatip” ayrıntılarını seçen ve hedef gösteren biridir.
Öğrenci ve öğretmenlerin “Cuma Namazı” kılmasından ve bunun için yapılan basit bir düzenlemeden hangi hastalıklı zihniyet rahatsız olabilir ki?
Haksöz Haber’den Abdullah Erkan da bu ismi haberleştirmiş:
“Birgün gazetesi ve çevresinin İslam’a ve Müslümanlara bakışı aşikâr, lakin öyle bir yazarları var ki güne İmam Hatip liseleri ile başlayıp bitiren, durdurak bilmeden İmam Hatipliler üzerine algı operasyonu yapan bir yazar. Mütemadiyen İmam Hatiplere kin kusan İmam Hatiplerin yayılmasından, öğrencilerin tercih etmesinden duyduğu rahatsızlığı belirten bu yazarın acaba başka bir işi yok mu diye sormadan edemiyor okuyanlar.
Daha çok eğitim alanında haberler yaptığı anlaşılan Mustafa Kömüş adındaki Birgün yazarının eğitimden anladığı, İmam Hatipler hakkında dezenformasyon haber yapmaktan öte bir şey değil.”
Evet, fark ettiniz bu “Müslüman ismi kullanan” şahıs İslami olan her şeye düşman.
Buyurun bir örnek daha:
“BirGün'den Mustafa Kömüş'ün haberine göre, eğitimde tarikatların ve gericilerin etkisi her geçen gün artarken İsmailağa Cemaati’ne yakın Erenler Vakfı’nın İstanbul’un birçok noktasında medrese açtığı öğrenildi. Medreseler içinde okul öncesi çocuklar için sıbyan mektepleri dahi bulunuyor. Bunun yanında temel dini bilgiler, hafızlık, kıraat, Arapça ve ulum-u şerr’iye ve ihtisas alanları bulunuyor. 5 yıl süren medrese eğitiminin ardından ihtisas alanına geçiş yapılıyor.”
Şimdi bu gazete geçmişte yaşanan hukuksuz bir sürecin sonunda verilen kararlar üzerinden İslami kimliği ile tanınan insanları suçluyor ve hedef gösteriyor.
Oysa bizatihi yargı kararı ile kendilerinin ne tıynette olduğu tescil edilmiş durumda!
Yeni bir haberi paylaşayım sizlerle:
“Muhalefet partileri başta olmak üzere birçok asılsız ithamla karşı karşıya kalan Baykar Teknik Müdürü ve T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, açtığı son tazminat davasını da kazandı.
Birgün Gazetesinin kendisini hedef alan, "TÜBİTAK, damadın vakfına çalışıyor" haberini geçtiğimiz yılın eylül ayında mahkemeye taşıyan Bayraktar, toplam 250 bin liralık manevi tazminat talep etmişti.
Dava dilekçesinde yer alan "Davalıların niyetinin habercilik ya da toplumu bilgilendirmek olmadığı müvekkillerin kişilik haklarına saldırı kastı güttükleri aşikârdır" talebini kabul eden mahkeme, bugün görülen karar duruşmasında, haberin muhataplarını toplamda 200 bin liralık manevi tazminat cezasına çarptırdı.”
Demek ki mahkeme ne demiş:
“Davalıların (Birgün gazetesinin) niyetinin habercilik ya da toplumu bilgilendirmek olmadığı müvekkillerin kişilik haklarına saldırı kastı güttükleri aşikârdır.”
Bu sonuç gazetecilik ile yalan ve hedef göstermenin birbirine karıştırıldığı için rezil olmanın önemli örneklerinden biridir.
Şimdi ortada bu kadar veri olduktan sonra tazminata mahkum edildiğiniz için kalkıp “yargı siyasallaştı” gibi vıcık vıcık ikiyüzlülük kokan sözler etmeyin, daha da rezil duruma düşersiniz.
Benden söylemesi.