Bazen siyasetçiler kendilerini ve yaptıklarını övmeye çalışırken milletin zekasıyla alay ettiklerinin farkına bile varmıyorlar.
AK Parti hükümetinin bir dönem Enerji Bakanlığını yapan şimdilerde Ordu Büyükşehir Belediye başkanı olan Hilmi Güler, enerjinin konutlara ve sanayiye maliyeti tartışılırken şöyle demişti: “AB’de en ucuz elektrik bizde.”
AB’deki yaşam standardından vazgeçtik asgari ücretlerin karşılaştırılması durumunda bile böyle bir açıklama yapan siyasetçinin ne kadar anlamsız konuştuğu ve halktan kopuk olduğu ortaya çıkıyordu.
Zaman herhalde “fildişi kulelerini” tahkimleştirdi ve kopukluğu artırdı.
Fiyatların anormal yükselmesi karşısında “sıkıntıları halkımla paylaşayım” diyerek maaşından vazgeçecek ya da aldığı maaşın bir kısmını dağıtacak, lüks yaşamdan, lüks araçlardan “bir süreliğine” uzak duracak bir siyasetçi profili yerine halka “sıkıntılara karşı sabırlı” olmaktan söz eden, “ekmek-soğan” tavsiyesinde bulunan siyasetçi profili…
Evet, pandeminin ya da küresel sermaye çevrelerinin sebep olduğu bir kaos söz konusu olabilir ve bu az ya da çok dünyanın her yerinde yaşanıyor. O zaman yapılacak olan şey gerçekçi davranmak, “elimden geleni yapıyorum; ama ortada bir sıkıntı var ve bunu paylaşarak aşacağız” mesajı vermek değil mi?
Nedir bu halka tepeden bakma dili Allah aşkına!
Bakın yeni Hazine bakanının açıklamasına…
Evet, Bakan Nebati, “asagari ücretteki artışın iyi olduğunu anlatmak için verdiği örneğe bakın:
“Asgari ücretli 2003 yılında 23 kilo dana eti alırken, 2022’de 62 kilo alacak.”
Hayır, “2003 ile ilgili hesaplama yaparken neden en yüksek fiyatı baz alıyorsun da 2021’de “ortalama” bir fiyatı baz alıyorsun?” demeyeceğim.
Neden “Daha iyisini yapmamız gerekiyordu; ama şu anda imkanları zorlayarak bunu yapabildik, umarım önümüzdeki süreçte daha iyisini yapacağız” demiyorsunuz da millete 63 TL’den dana eti yedirerek bir de minnet ediyorsunuz?
İşin garibi ne kadar rahatsız edici şeyler söylediğinin farkında bile değil.
Mesela hesabı neden 1 yıl içerisinde fiyatı yüzde yüz artan sıvı yağ üzerinden yapmıyorsunuz?
Şehir merkezinde ortalama kira 1261 TL dediğinizde bir de lütfedip burada kastettiğiniz yerin hangi şehir olduğunu ve bundan kaç yıl öncesinde yaşadığınızı söyleseydiniz de biz de uykudan uyansaydık artık!
Lütfen işinize odaklanın ve halk ile alay etmekten vazgeçin artık!
ELİNİ TUTAN YOK!
Asgari ücret konusu tartışılırken her taraftan uçuk rakamlar yükseliyordu.
Uçuk diyorum çünkü işin işçi tarafı kadar işveren tarafı, vergi alan devlet tarafı da vardır ve bu meselede her tarafı hesaba katıp ayağı yere basan rakamlar söylemek en doğrusudur.
Kimi iş çevrelerinin rakamı fazla bulduğu ve elemanlarının bir kısmını işten çıkarmayı düşündüğü ya da asgari ücretin altında bir rakama razı etmek istediğine dair sözler duyuluyor alanda.
Maalesef işin öyle bir tarafı da var.
Fakat beni asıl rahatsız eden ve açık bir ikiyüzlülük örneği olan muhalefetin tutumudur.
CHP genel başkanı asgari ücretin 384 doların karşılığı olarak 5750 TL olması gerektiğini söylüyordu.
Ama hükümet beklentilerin üzerinde bir rakam da verse kendi söylediği rakama ulaşamamasını sağlamak ve yine de eleştirmek ve az olduğunu söylemekti.
Sonra 4250 rakamı belli belli oldu.
Kılıçdaroğlu’ndan gelen açıklama şöyle:
“CHP belediyelerinde asgari ücret 4 bin 500 TL olacak.”
Hani 5750 olması gerektiğini söylüyordun.
Belediyeler sana bağlı, elini tutan mı var?
MESAJ KİME?
Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 85 yeni otobüsü için düzenlenen törende konuştu.
Kılıçdaroğlu, beklendiği gibi hükümete çattı:
“Otobüs almak için çaba harcayan büyükşehir belediye başkanımıza engel çıkarılıyorsa 'bir sorun var' demektir. Eğer milyonlarca evladımız internete ulaşamıyorsa, pandemi döneminde olsun veya olmasın 'bir sorunumuz var' demektir. Eğer hala yüz binlerce çocuk yatağa aç giriyorsa 'bir sorunumuz var' demektir. Eğer gençler, geleceklerinden endişe duyuyorlarsa ve 'acaba yurt dışına nasıl gideriz' diye düşünüyorlarsa 'bir sorunumuz var' demektir.”
Ama konuşmanın bir yerinde söyledikleriyle farklı bir yerlere mesaj verir gibiydi.
Benim dikkatimi çekti:
“Büyükşehir Belediye Başkanımız '4 milyar lira borç ödedim, hiç borç almadım' dedi. Demek ki borç almadan da otobüs alabiliyorsunuz.”
Sizce Kemal Bey kime mesaj verdi?
Hani otobüsleri sürekli arızalandığı için eleştirilen, tamir-bakım ihalesini “işbilmez” birilerine peşkeş çektiği iddia edilen, “yeni araç almak için borç almam cumhurbaşkanı tarafından engelleniyor” diyen yüzü Meral Akşener’in “Ablam onun yüzünde ‘Rebbi yesir’ görmüş” dediği bir belediye başkanı var ya….
Acaba mesajı ona mı verdi?
SİYASET, AHLAKÎ ZEMİNDE OLMALIDIR
Siyaset maalesef oldukça kirli bir alanda ve kirli bir dil ile yerine getirilmektedir.
Toplumu şiddetten fikri zemine çekmek için çaba harcaması geren siyasetin aktörleri edepsiz hareketlerle, ağza alınmayacak küfürlerle gerginliği artırmakta, hem kendilerinin hem de siyasetin seviyesini düşürmektedirler maalesef.
İşte bu yüzden dili, duruşu, söylem ve eylemleriyle HÜDA PAR önemlidir, önemli bir işlev görüyor.
Son gündem değerlendirmesinde konuyla ilgili HÜDA PAR’ın söyledikleri siyaset çevrelerinde dikkatle okunmalı ve değerlendirilmelidir.
“Toplumun huzuru için çalışma yürütmesi gereken siyasetçilerden bazılarının düşüncelerini ve savundukları mefkureyi tarafgirlik zemininden çıkaramadıklarını, muhataplarını eleştirirken ötekileştirici ve kutuplaştırıcı bir üslupla hareket ettiklerini esefle izlemekteyiz. Bu durum, siyasette ahlak sorununu bir kez daha gündeme taşımıştır. Ahlak ve adaletin öncelenmediği siyasal bir ortam insanî ilişkileri zedeler, siyaset kurumunu yozlaştırır, toplumsal kopuşu ve çöküşü hızlandırır. Bir mecliste yumruklar konuşmaya başlamış ise orada tokalaşmak artık mümkün olmaktan çıkmıştır. İktidarıyla muhalefetiyle herkesin sorumlu davranması gerekir. Memleketimizin sosyal ve ekonomik açıdan bir yığın mesele ile karşı karşıya olduğu şu günler; sorunların çözümü için asgari müştereklerde buluşup ortak akılla hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır.
Öncü olma iddiasında olanların dikkat edecekleri en önemli husus, temsil ettikleri kitlelere örnek olmaktır. İnsanımız artık kısır tartışmalar ve lüzumsuz kavgalardan usanmıştır. Sorunların çözümüne hiçbir katkısı olmayan gayri ahlakî tutumlardan bir an önce vazgeçilmelidir. Sıradan bir vatandaş ile siyasi bir kişiliğin yapacağı yanlış aynı değildir. Siyaset, toplumsal hayatın ahengini ve bütünlüğünü muhafaza etmek için vardır. Bunun sağlanabilmesi de siyasi çalışmaların mutlak surette ahlakî bir zeminde yapılmasına bağlıdır. Bu nedenle çağrımızı bir kez daha yineliyoruz: Lütfen ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı tutum ve davranışlardan bir an önce vazgeçerek halkın gerçek gündemine odaklanın.”