Tele1 kanalının sosyal medya hesabından şu paylaşım yapıldı:
“Ali Erbaş’tan bir inci daha: Her çocuk Müslüman doğar, anne babası onu Hristiyan, Yahudi yapar”
Laikçi Kemalist solcu taifenin Ali Erbaş düşmanlığı üzerinden kinini, nefretini, cehaletini bir kez daha ortaya döktüğüne şahit olduk böylece.
Bununla birlikte bu “cehalet ve nefret” pompalanmasından dolayı ortaya çıkan anlayışsız, omurgasız, ilkesiz, izansız bir kitlenin varlığından da bir kez daha haberdar olduk.
Bu habere beklendiği gibi sosyal medyadan çok sayıda yorum yapıldı.
En ilgimi çekenlerden bir tanesi şu şekildeydi:
“Kemalist taife eleştirecek bir şey bulayım diye bizden daha çok vaaz dinlemeye başladı.”
Gözlerini hakikate kapatmış ve tek kanaldan gelen bilgiye göre tavır alıp yorum yapanların bir kısmı hem meseleyi iyi anladığını zannetmiş hem de “Müslümanları düşünüyormuş” pozlarıyla objektif takılma numarası yapmış.
Mesela Fatih Portakal, meseleyi iyi anlayanlardan biri:
“Bu sahsı biri görevden alsa nasıl olur? İstifa edeceği yok zaten! İnsanı dinden soğutur böyle zihniyet.”
Serdar Arseven, bu taifenin doğrunun peşinde olmadığını, doğruyu görse bile yan çizeceğini bilmesine rağmen nedense ciddiye almış ve cevap vermiş:
“Her çocuk Müslüman doğar, anne babası onu Hristiyan, Yahudi yapar" sözlerini hazmedemeyenler var. " Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Hz. Peygamber’in (s.a.v) gösterdiği hakikate değil de, Ebu Cehil’in hurafelerine mi itibar edecekti!”
Evet, söylenen sözler “Ali Erbaş’a ait inciler” değil Allah Rasulü aleyhissalatu vesselamın sahih kaynaklarda geçen bir hadisi-i şerifidir ve şu şekildedir:
“Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)
Dediğim gibi yoğun bir şekilde “kin, nefret ve cehalet” pompalanmasına maruz kalan taife bu söz karşısında edep, ahlak ve akıl sınırlarının dışına çıkarak yorumlar yaptı.
İslam’ın Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin dini olduğu gerçeğini bilmeyecek kadar ilim ve kültürden nasipsiz kalmış kişilerin “Ama Hristiyanlık ve Yahudilik İslam’dan önce gelmiş” tarzı aptallıklarını bir tarafa bırakarak “Hak din” olan İslam’ın ve diğer dinlerin “insana” bakışlarından kısaca söz edelim.
Hıristiyan ilahiyatında insan “ilk günah”tan dolayı kirlenmiştir ve her doğan günahkar olarak doğar. Vaftizin amacı da günahtan arındırıp onu “iyi bir Hıristiyan” yapmaktır.
İslam’a göre ise her doğan temiz ve fıtrat üzere doğar. Zaten mükellefiyet (sorumluluk) de “büluğa ermekle” başlar ki bu kişiye göre değişse de ortalama 12-15 yaş arasıdır.
İşte Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın söylediklerinden amacı da Peygamber aleyhisselatu vesselamın sözüne ve İslam fıkhındaki genel ilkeye vurgu yapmaktır.
Ama öyle görünüyor ki karşımızdaki kin ve nefret yüklü taife ne Peygamber’i biliyor, ne İslam’ın ne anlama geldiğinden haberdar ne de diğer dinlerin insana bakışı hakkında bilgi sahibi…
Turan Kışlakçı, yaşanan garabete dair şu yorumu yaptı:
“Oruç ayı Ramazan ayına denk geldi, ya da Kurban bayramı bu yıl Hacc ayına denk geldi kafasındaki medyamızın hali pür melali... Hedef çamur atmak ya nereden vurursan vur... Yazık çok yazık...”
Evet, maalesef tablo bu!
Onca “mahalle değiştiren” şaklabana, onca medya maymununa, onca sapkın ve saptırıcıya rağmen anlama seviyesi bu kadar!
MANSUR YAVAŞ’IN ARKASINDA KİM VAR?
Alparslan Türkeş'i anma etkinliğinde ortalık karıştı ve birbirine girenler oldu.
Bir grubun sonradan salona girdiği ve etkinliği provoke ettiği ileri sürüldü.
Yaşananlara ilişkin Mansur Yavaş'ı işaret eden Devlet Bahçeli, "Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Bey'in elinin altında geliştiği kanaati hakim. Bundan sonra Mansur Bey dikkat etsin. Arkasında bir ülkücü nefes var" ifadelerini kullandı.
Bu bir tehditti ve herkes de öyle anladı.
Nitekim başka konularda, hatta Ankara ile alakalı olmayan konularda bile görüş beyan eden Mansur Yavaş, her nedense “siyasi konulara girmiyorum, benim işim Ankara’ya hizmet” diyerek Bahçeli’ye cevap vermedi.
Sosyal Medyadaki “sahiplenme” kampanyalarını bir tarafa bırakırsak açık destek İYİ Parti lideri Akşener'den geldi.
Akşener, "Yok öyle yağma, Sayın Bahçeli. Yavaş'ın arkasında biz varız, Ankaralılar var. Milletimiz sizden yoksulluğa çare bekliyor siz ise utanmadan salon basma peşindesiniz."
MHP iktidar değil ve kimsenin ondan “yoksulluğa çare bulmasını” istediği de yok; ama öyle görünüyor ki, Akşener, mevcut ekonomik sorunların sorumluluğunun bir kısmını da MHP’ye yükleyerek milliyetçi oyları kendine çekmeye çalışıyor.
Zaten bu da mevcut siyasi ortamda normal bir şey.
Normal olmayan ise Akşener’in sözlerinin ilk kısmı.
“Yavaş’ın arkasında biz varız.”
Mansur Yavaş, bildiğiniz gibi CHP’den aday olarak girdiği seçimde belediye başkanı seçildi. Hatta kaybettiği bir önceki seçimde de CHP adayı idi.
Neden Devlet Bahçeli’nin “tehdidi” karşısında CHP kendi belediye başkanına destek açıklaması yapmıyor da “Arkasında biz varız” açıklaması Meral Akşener’den geliyor?
Gerçekten Mansur Yavaş’ın arkasında kim var?
HADİ ÖYLE OLSUN
“Siyaset gerçekçi olsun” demiş Mehmet Barlas.
Devamında da şunları yazmış:
“Onun için diyorum ki HDP'yi kapatmayalım, bunun yerine CHP'yi HDP'ye katalım. Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu bu yeni yapılanmada İstanbul Belediye Başkanı HDP'li İmamoğlu'nun yanında bir memur olarak çalışsın. HDP'nin adının başına bir de C harfi koyalım, böylece birleşme tam olsun.”
Çok kötü bir öneri değil aslında; ama…
Ama bu “gerçekçiliği” tüm siyasete yayalım, dersem ne der acaba Mehmet Barlas?
Öyle ittifakın bir tarafına öyle sallıyorsunuz da “bu tarafına” neden bakmıyorsunuz?
Tüm muhalefeti CHDP çatısı altında topladınız da diğer tarafı da toplamayı düşünmüyor musunuz?
Mesela MHP mi AK partiye katılsın yoksa AK Parti mi MHP’ye?
AKM Parti olabilir öyle değil mi? Yani Adalet Kalkınma ve Milliyetçi Parti…
Hatta bir de ortada kalanlar var.
CHP, HDP’ye katıldıktan sonra geriye kalan Kemalistleri ne yapacaksınız? Hani “Asıl Atatürk’ün izinden giden biziz” diyordunuz ya, onları boşta bırakmazsınız herhalde.
O zaman bir harf daha ekleyelim: AKMH Parti…
Oldu mu şimdi?