Araç içerisinde kokain kullandığıyla ilgili görüntülerin ortaya çıkmasının ardından gözaltına alınan AK Parti Genel Merkezi “eski” personeli Kürşat Ayvatoğlu serbest bırakıldı.

İddialara göre Ayvatoğlu, ifadesinde ‘Kokain değil şaka amaçlı pudra şekeri çektik’ dedi.

Tabii muhalefet eline geçen fırsatı sonuna kadar değerlendirmeye kararlı ve o yüzden sağlı sollu saldırıyor. AK Parti’de ise önce “danışman değil” açıklamaları yapıldı, ardından da “görevden alındı” denildi.

Büro personeli ya da danışman, her yerde “kötü” işlere bulaşanlar çıkabilir.

Aslında eleştirenler de eleştirilenler de bunun farkında ve bana göre asıl sorun gözden kaçırılıyor.

Ayvatoğlu ve o lüks araçların “nereden” geldiği ciddiyetle sorgulanmalı.

Eğer Ayvatoğlu, nüfuzlu bir ailedense, büyük torpili varsa neden “büro görevlisi” olarak çalışıyor da bürokraside iyi bir yerde değil?

Eğer Ayvatoğlu, aileden zengin ise neden büro görevlisi olarak çalışıyor?

Eğer Ayvatoğlu, aileden zengin değilse, nüfuzlu ya da torpilli bir yerden gelmiyorsa “büro görevlisi” maaşıyla o lüks arabaları nasıl aldı?

Ve diyorum ki,

Eğer “mal beyanı” denilen ve periyodik olarak yapılan uygulama sadece devlet işlerinde değil de parti çevrelerinde de devreye sokulursa ve kapsamı biraz geniş tutulursa “birilerinin “canı çok yanar mı?

Ve yine diyorum ki,

Adalet her hakkı hak sahibine vermektir.

Şunu da unutmamak gerekir.

Hukuk herkese lazım.

**

Camilerde Ramazan ayında teravih namazının kılınmasına izin verilmesinden sonra Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, "Nafile bir namazın camide kılınması gerekmez" dedi.

Herhalde bunlar “Muhalefet partisi” olmayı “her şeye muhalefet etmek gerekir” şeklinde anlamışlar.

Yani İktidar partisinin kongrelerini eleştir, bazı tatil merkezlerinde kısıtlama olmamasını eleştir; ama her şeyi eleştirmek zorunda değilsin.

Bakın daha önce de “camiler neden ibadete açılmıyor?” diye itiraz etmiş.

“Normalleşme süreci başlıyor. AVM’ler açılıyor. İnsanların bir arada olması artık sorun değilse, camiler neden ibadete kapalı? Yok hala bir arada bulunmak tehlikeli ise neden AVM’ler açılıyor. Avm’ye girmeyen virüs, camiye mi girecek?”

Birileri Davutoğlu’na “kinle, nefretle” siyaset yapılamayacağını anlatmalı.

**

Hükümet cenahından benzer lafları birçok farklı isim seslendiriyor.

“Aşılamada birçok Avrupa ülkesinden ilerideyiz.”

“Vefat sayısı, nüfusa göre yüksek değil.”

“Sağlık sistemimiz çok iyi çalışıyor.”

Peki, sonuç ne?

Vaka sayısında Avrupa’nın zirvesine çıkmışız.

Bunu da söylesenize!

Kapalı alanlarda tıklım tıklım salonlarda kongre yaptınız, ardından da çıkıp “test yapmıştık” iddiası ile milleti enayi yerine koydunuz.

Şunu net olarak gördük.

Sistem ve araçlar ne kadar iyi olursa olsun, kullananlar iyi değilse bir işe yaramıyor.

**

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan insan hakları raporu:

“Türkiye'de keyfi tutuklamalardan azınlık haklarına onlarca başlıkta sorunlar var.”

Ahlaksızlıkta, yüzsüzlükte sınır yok bunlarda.

Hiçbir suçlama yöneltmeden yirmi yıl boyunca insanları zindanlarda tutacaksın, akla hayale gelmeyen işkencelere maruz bırakacaksın, sonra da “keyfi tutuklama” suçlamasıyla başkalarına ayar vermeye kalkışacaksın.

Hayır, Türkiye’nin çok da hukuka uygun davrandığını iddia etmiyorum.

Evet, keyfi tutuklamalar da var, tutuklanması gerekip de serbest bırakılanlar da var.

AK Parti büro çalışanı Kürşat Ayvatoğlu, “uyuşturucu madde temin ettiğini” itiraf etmesine rağmen serbest bırakıldı.

Ama Amerika’nın yüzünde Guantanamo lekesi varken, ellerinde Afganlı çocukların kanı duruyorken, işgalci Siyonist çeteye her türlü yardımları ortadayken ve…

Ve ortada Afiye Sıddıki isimli Müslüman kadının yaşadığı insanlık dışı muamele varken,

Hangi yüzle başkasını suçluyorsun ey Amerika!

Lanet olsun sana!