Korona aşısı konusunda tartışmalar devam ederken neden “kuduz aşısı”ndan söz ediyorum?

Gerçekten son zamanlarda en önemli ihtiyaçlardan biri haline geldi.

Peygamber Efendimize aleni bir şekilde hakaret edip sonra çark edenler, ezan duyulmasın diye çırpınanlar, Kabe resimlerini salyalarıyla kirletmeye kalkışanlar…

Son örnek de İzmir’den…

Menemen ilçesinde, belediye otobüsünde yolculuk eden bir kadın, çarşaf giydiği gerekçesiyle insan kılıklı biri tarafından darp edildi.

Saldırgan yaratığın, olay sırasında "Burası Türkiye Cumhuriyeti, burada bu şekilde giyinemezsin." dediği ve ardından tekme, tokat ve yumruk darbeleriyle kadını yaraladığı ileri sürüldü. “ileri sürüldü” kısmı sözleri için, yoksa fiili saldırı görüntüsünde her şey ortadaydı.

Saldırgan, sevk edildiği adliyede 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve alenen aşağılama' suçundan tutuklandı.

Suçlama eksik tabii

Hani nerede “dini değerlere düşmanlık” suçu?

Peki ya “kadına şiddet” suçu neden devreye girmiyor?

Adam kılıklı yaratığı tutuklamışlar; ama bu öyle olmaz. Kuduz aşısı yaptırıp bir yere kapatmak, işkence olarak da beş vakit ezan dinletmek lazım.

Bu arada ses çıkarmayan “kadın derneklerinin” aslında ne olduğu da ortaya çıkmış oldu.

 

İLLA EDEP

Ekrem İmamoğlu, “Cuma Hutbesi”nde duyduklarından dolayı üzülmüş:

“Basında gündeme gelmedi ya da yeterince gelmedi. Boğaziçi'ndeki öğrencilerin dertlerinin, sıkıntılarının anlaşılmaya çalışıldığı bir haftada gençlere, edep ve ahlak dersi verilen bir Cuma hutbesi okunmasını da manidar buluyorum.”

Hani o meşhur “zamanlaması manidar” türünden eleştirilerden biri.

Yalnız şunu unutuyor ya da bilmezden geliyor İmamoğlu: Edep ve ahlak için “zamanlama” diye bir şey yok!

İlmin de imanın da insanlığın da başı edeptir.

Ne diyor Koca Yunus:

“Gezdim Halep’i, Şam’ı, eyledim ilm-i talep,

Meğer ilim bir hiç imiş, İllâ Edep İllâ Edep!”

Şahsına yönelik bir hakarette cinleri tepesine çıkan İmamoğlu, Kabe’ye karşı yapılan bir edepsizliğe sessiz kalıyor ve “edepsizliğe hoşgörü” bekliyorsa meseleye çok yanlış bir yerden bakıyor demektir.

 

AMERİKA İTTİFAKIN NERESİNDE?

Muharrem İnce CHP’den istifa ederken “ABD'den demokrasi talep edenlerle yolumu ayırıyorum” şeklinde çok ilginç bir açıklama yaptı.

Sanırım bununla Biden’in bir sene önceki “Erdoğan’dan kurtulmak için muhalefete destek olmalıyız” sözlerine atıfta bulunuyor.

Ama size bir şey söyleyeyim mi, eğer mesele kızışır da kirli çamaşırlar ortaya dökülürse, Muharrem İnce, CHP-ABD bağlantılarının bir kısmını bile anlatsa siyaset sahnesi allak bullak olur. 

Aslında bu ittifak zaten biliniyor; ama “içeriden” birinin söylemesi önemli olacaktır.

Biz de bu konuya farklı zamanlarda çok değindik.

Buyurun size 21 Mart 2014 tarihli SİYASET GEMİSİ’nde paylaştığımız yazı…

“İttifakı Amerika’da Aramak

Gülen grubu ile CHP ittifakına birçok kimse bir anlam veremiyor; ama aslında olayın anlaşılamayacak bir tarafı yok.

İki veriyi yan yana koyalım.

Wikileaks belgelerinde Gülen grubunun CIA hesabına çalıştığı iddia edilmiş.

Stratfor’un raporunda Gülen’in 12 kişilik “Bilgeler Konseyi”nin, iç, orta ve dış çember olarak adlandırılan yapılanmayı örgütlediği belirtiliyor. Gülen için "1990'dan bu yana CIA için çalışıyor. Okullarında ajan bulunuyor" denildi.

Stratfor’un CIA’nın düşünce kuruluşu olduğu biliniyor.

Peki stratfor’un Türkiye’deki adamı kim?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'ya "CIA ajanı" diyen Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, CHP Grup Disiplin Kurulu tarafından savunması alınmış, Yılmaz savunmasında, "Benim değil, asıl TR 705'in sorgulanması gerekir" demişti.

TR 705, Sezgin Tanrıkulu'nun Gölge CIA diye bilinen Amerikan düşünce kuruluşu Stratfor'daki kod adı.

Bilindiği gibi WikiLeaks'in sızdırdığı Stratfor belgeleri yayınlanmış ve Türkiye'de birçok önemli ismin de yer aldığı binlerce belge ortaya saçılmıştı. Bunlardan en önde gelenlerden birisi de CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'ydu.

Tanrıkulu, iddiaları yalanlamış ve sadece Emre Doğru’ya bazı bilgiler verdiğini söylemişti.

Oysa Wikileaks’a göre durum bu kadar basit değil.

İşte size bir belge:

Tarih: 2 Mart 2006

Belge Kod: 06ANKARA1042

Amerikan Büyükelçi Ross Wilson onayıyla Adana Başkonsolosu W. Scott Reid tarafından yazılan ve Ankara Büyükelçiliği'nden Washington'a geçilen rapor.

"Eski Uluslararası Ziyaretçi katılımcısı, Robert Kennedy Ödülü kazananı ve Diyarbakır İnsan Hakları Derneği Başkanı Sezgin Tanrıkulu genel olarak bölgedeki Amerikan çabaları için minnettardı. Ancak son günlerde basında tekrar yer alan Ebu Garip fotoğrafları ile Danimarkalı karikatürlerin sebep oldukları negatif havanın, bölgedeki Müslümanlar arasında Amerikan inandırıcılığına zarar verdiğinden ve Türk kamuoyunun, Amerika'nın bölgeye demokrasi getirebileceğine olan inancının altının oyulduğundan endişeliydi. Diğer kontakların, Amerika'nın Türkiye ya da herhangi bir yerde insan hakları meselesini düzeltme yetimizi negatif yönde etkileyecek ciddi bir imaj sorunu olduğu görüşünü paylaştı."

Sanırım ittifakı Amerika’da aramak gerektiğinden kastımızın ne olduğu konusu anlaşılmıştır.