GELECEK VİZYONUNDA ALKOL

Geçenlerde Türkiye Tekel Bayileri Platformu, İstanbul Kadıköy Rıhtım'da eylem yaptı.

Eyleme; CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ da destek verdi.

Eylemde, alkole getirilen Ötv’nin indirilmesi, satış izninin 22’den 24’e çekilmesi gibi talepler dile getirildi.

Sahte içkinin piyasaya çok fazla girme nedeninin fiyatın yüksek olması ve resmi yerlerde satışa getirilen kısıtlamalar olduğunu iddia ediyorlar.

Fiyatlar düşsün, daha çok tüketilsin istiyorlar.

CHP ve HDP’nin alkole ve alkolizme destek vermesi anlaşılır bir şey, peki ya Gelecek Partisi…

Tamam, “Biz merkez partisiyiz, bizde her eğilim var” iddianızı anlıyoruz da alkole ve alkol satıcılarına verilen desteği anlamakta zorlanıyoruz.

Alkol tüketimin artmasıyla trafik kazaları artacak, kadın cinayetleri artacak, taciz vakaları artacak; bunu herkes biliyor.

Türkiye’de solun her tonu ve hatta Kemalist’i bile alkole ideolojik bir gözle bakar. Birçoğu din ve gelenek karşısında kendini alkolle tanımlar. Hatta 28 Şubat generalleri MGK’da Başbakan Erbakan’a karşı kendilerini alkolle ifade etmişlerdi.

Öyle anlaşılıyor ki, Gelecek Partisinin “gelecek vizyonunda” alkol de eğilimlerden biri sayılıyor.

Partideki liberaller buna alkış tutuyordur da “İslamcı kimliğe sahip” olanlar nasıl bir yorum getiriyordur, merak ediyorum.

Şunu da söyleyeyim:

Eğer mesele Selçuk Özdağ’ın “kişisel” tutumu ise burada sözlerimi geri alacağım.

HADİ ORDAN!

CHP: Partimize karşı yıpratma kampanyası var.

Yani taciz ve tecavüz vakalarını gündeme getirmeyin, milletvekilimiz hakkındaki mağdur ailesine yönelik “şikayetten vazgeçirme iddiası”nı konuşmayın, israftan söz eden yerel yönetimlerimizden birinin yılbaşı hediyesi olarak şarap dağıtmasından söz etmeyin, biz yıpranıyoruz.

Hadi ordan!

Boğaziçi mezunu pek çok sanatçı ve yazar, bir bildiri yayımlayarak "Partili bir rektörün Boğaziçi Üniversitesi’nin temsil ettiği ve gelenekselleşmiş değerlere zarar vereceği inancındayız" demiş.

Demirel, Sezer, partili rektörleri atadığında sesiniz çıktı mı?

Rektör, CHP grubunda konuştuğunda karşı çıktınız mı?

Öyleyse oturun oturduğunuz yerde ve ideolojik bağnazlığınızı, başkasına söz hakkı vermeyişinizi “gelenekselleşmiş değerler” diye pazarlamaya kalkışmayın.

Hadi ordan!

BİR DAHA ARKAİK

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ABD'deki 'arkaik' seçim sisteminin demokratik standartları karşılamadığını ve Amerikan toplumundaki bölünmenin sebebi olduğunu söylemiş.

Orijinalini bilmediğimiz için tercümesine itibar ederek değerlendirme yapacağız.

Her ne kadar tercümeler çok sayıda tahrif ve yönlendirme barındırıyorsa da…

Amerikan seçim sisteminin eski ve günümüz örneklerine göre çok da mantıklı olmadığını hemen herkes kabul ediyor. Ama ben bu “arkaik” kelimesine takıldım.

Daha önce “Mevlid-i şerif” etkinlikleriyle adını duyuran Peygamber Sevdalılarının düzenlediği “Siyer Sınavı”nı eleştirmek için akademisyen Ergun Yıldırım da bu kelimeye başvurmuştu.

Şunları söylemişti Ergun Yıldırım: “MEB da yoga ve Toplumsal cinsiyet eşitliği projeleri ne kadar yanlış ise bunlara alternatif kimi arkaik ve radikal din anlayışlarının önünü açmak da o kadar yanlış.”

O zaman Ergun Yıldırım’ı “Siyaset Gemisi”ne almış ve şunları yazmıştık:

“Doğrusu bu “derin sosyoloji bombardımanı” karşısında donakaldık.

Kelimeleri bile anlamak için epey uğraşmamız gerekti.

Mesela “Arkaik” nedir?

Tüm “sosyoloji bilmeyenler” gibi sözlüklere başvurduk ve önümüze şu tanımlar çıktı:

-Tarih ve arkeolojide, erken bir dönemi veya `klasik dönem` öncesi bir arkeolojik kültürü tanımlar.

-Yunan Arkaik Dönemi (yaklaşık MÖ 800 - MÖ 500).

-Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan.

“Sosyoloji profesörünün” gönlü kalmasın dedik ve “sosyoloji sözlükleri”ne de baktık; ama farklı bir tanıma rastlayamadık.

Tabii “Arkaik” kelimesine bakarken bir de önümüze çıkan “Klasik çağ öncesi” ifadesi ile uğraşmak zorunda kaldık.

Klasik çağ için “Milattan Önce 800 ile Milattan Sonra 500 yılları” gösterildiğine göre Arkaik dönem denilen tarih bundan çok öncedir.”

Son olarak Ergun Yıldırım’a şunu sormuştuk: “Sosyoloji profesörü” eğer lütfederlerse bize Peygamber Efendimiz’in siyeri ile “Klasik çağ öncesi” arasındaki bağı izah etseler…”

Sanırım bir izah gelmedi ya da biz rastlayamadık.

Şimdi bu bilgiler ışığında aynı soruyu Zaharova’ya sorsak herhalde hiç cevap alamayız.

Ama yine de soralım: 250 yıllık tarihi olan bir devletin seçim sistemi nasıl “arkaik” olabiliyor?